Ne yaptıysam olmadı, olmuyor; 2008 yılında Dink cinayeti ve İstihbarat Yalanları kitabımda, 19 Ocak 2007 tarihinde öldürülen gazeteci Hrant Dink cinayetinde o tarihte cemaat denilen Fetullahçı Terör Örgütü üyesi polislerin sorumluluğu olduğunu yazdım dinleyen olmadı. Hrant Dink cinayetinin arkasındaki örgütü anlatmak için aynı yılın Temmuz ayında “Ergenekon Belgelerinde Fetullah Gülen ve Cemaat” kitabını yazıp uyarmak istedim başaramadım. Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu olan FETÖ’cü polis, savcı, hakim ve gazetecilerin kumpasıyla “Ergenekon Silahlı Terör Örgütü” üyesi ilan edilip, tutuklanıp Silivri’ye atıldım. “Mağdur” etiketini hiç kabul etmedim çünkü arı kovanına bilerek elimi sokmuştum. Hapisten çıktım, yine FETÖ’yü anlatmaya çalıştım. FETÖ’cü istihbaratçı Ali Fuat Yılmazer, bir gazeteci aracılığıyla 13 Aralık 2013 günü, “Nedim salağına söyle hükümetle aramızda büyük bir savaş çıkacak yine arada kalacak” diye haber gönderdi.
Üç gün sonra 17/25 Aralık operayonları süreci başladı. Yine anlatmaya, yazmaya devam ettim. 17-25 Aralık 2013 ile 15 Temmuz 2016 arası sayısız yazı, konuşmayla anlatmaya çalıştım.
Yine olmadı. 15 Temmuz 2016 gecesi tüm Türkiye FETÖ’nün kanlı yüzünü gördü. TBMM’de kurulan 15 Temmuz FETÖ Darbe Araştırma Komisyonu’na ifade verirken, tüm parti temsilcilerine “Size yalvarıyorum, her konuda kavga edin ama FETÖ konusunda etmeyin, çünkü o hepimizin düşmanı” dedim. Sesim duyulmadı. Aradan ikibuçuk yıl geçti “Kahraman Hainler” kitabımla TSK içindeki hala aktif olan FETÖ’nün kripto yapısını anlattım. Dikkate alan olmadı.
15 Temmuz milletin ruhudur
Baktım, FETÖ kılık değiştiriyor, “Şeytanın Kara Kutusu” kitabını yazdım. Devletin dışına çıkartılan FETÖ’nün “Renklendirme” taktiği ile Milli Görüş, İlim Yayma Cemiyeti, Saadet Partisi, AKP, CHP, MHP, BBP gibi partilere, Nakşi, Halveti, Kadiri, Nur cemaatleri, Erenköy, Çarşamba, İslamoğlu gibi cemaat ve tarikatlara sızma kararı aldığını anlatmaya çalıştım. Muhalif gruplara, Atatürkçü, solcu, sosyalist yapılara bile sızmaya çalıştığını yazdım. Peki siyasetçiler ne yaptı? Kimi darbeye “tiyatro” dedi kimi “kontrollü darbe”…
Şimdi çıkmış biri, 15 Temmuz’da “iki batıl çatıştı” diyor hem de 15 Temmuz gazisi TBMM çatısı altında. 15 Temmuz’da FETÖ’nün bir taşeron iş verenin ise emperyalizm olduğunu göremeyecek kadar körleşmişler. Darbeye karşı savaşanın ise “batıl” değil millet olduğunu göremiyorlar.
15 Temmuz, kökü bu milletin binlerce yıllık tarihinden, Kurtuluş Savaşı’ndan gelen ruhudur anlamıyorlar. Devlet ne zaman zora düştüyse bu millet ayağa kaldırmayı bilmiştir. O yüzden siyasetçilerden umudum kalmadı her zaman olduğu gibi söz o gece şerefli direnişi gösteren milletindir.