Giriş
Çağımızdaki teknolojik gelişim sayesinde antiaging ajanlar saç canlandırılmasında kullanılan ajanlardandır. Bununla beraber saç foliküllerini uyaran hormanal denge, çeşitli moleküller, peptitler, taşıyıcılar ve eksozomlar genetik faktörlerle birleşerek saç sağlığını korumayı sağlarlar. Saçlı deriye uygulanan veya ağızdan alınan ilaçlar da saç dökülmesini önlemekte kullanılan yöntemlerdendir.
Hepimize çok ilginç gelecek yeni bir bilgi de Coronavirüs Tip 19’un (COVİD-19) androjenik saç dökülmesini tetiklediğidir. Bu konuda, 2020 yılında uluslararası dergilerde 2 adet bilimsel makale yayınlanmıştır. Hal böyleyken bu dönemde saç dökülmesi şikayeti klinikte de gördüğümüz gibi hızla artmıştır. Her ne kadar erkek ve kadın tipi saç dökülmesinde dökülen bölgeler farklı olsa da temelde dokudaki, değişim aynıdır. Normalde gelişen ve büyüyen saç köklerinin ölen saç köklerine oranı 7/1 iken, kellik gelişen bölgelerde 2/1’e düştüğü görülür.
FDA tarafından onay verilen minoksidil ve finasterid tedavisi uzun dönemde seksüel disfonksiyon, erektil disfonksiyon, ruhsal bozukluklar, prostat ve meme kanserinde artışlara sebep olabilmektedir.
İnsan kanında bulunan büyüme faktörleri (PRP) saç dökülmesi üzerinde etkili olsa da tek başına uzıun vadede yeterli olmamaktadır. Saç sağlığında en önemli faktör saçlı derinin sağlığıdır. Saçlı derinin;
- Isı dengesi
- Beslenmesi,
- Damarlanmanın ve beslenmenin yeterli olması
Saç foliküllerinin hormonal olarak desteklenmesi, saç ve saçlı deri sağlığı için önemli faktörlerdendir.
İnsandan elde edilen yağ dokusu, günümüzde cilt gençleştirme, yanık, akne ve yara izlerinin, radyasyon hasarının tedavisi gibi bir çok alanda kullanılmaktadır. Bunlara dayanarak son yıllarda saç dökülmesi tedavisinde yağ dokusu, tek başına veya çeşitli yöntemlerle kombine edilerek başarı ile kullanılmaktadır.
Beraberinde PRP, botoks, dermapen tedavileri kullanılabilir. Hastadan lokal anestezi altında karından alınan 40-60 cc yağ dokusu süzüldükten sonra özel bir cihaz ile nanomikron seviyesine kadar parçalanır ve inceltilir. Bu sayede yağ özelliği kaybolur. Sadece içerisinde çeşitli büyüme faktörleri, yağ dokusu kaynaklı kök hücreler ve stromal vasküler fraksiyon adını verdiğimiz kısımlar kalır. Ve bu nanofatin (nanoyağın) saçlı deriye enjeksiyonu cilt altında herhangi bir şişkinliğe sebep olmaz. İşlemden sonraki 2-3 hafta uygulanan minör strese bağlı saç dökülmesi artar. Ancak bunu bilerek endişelenmemek gereklidir. Bütün hastalarda bu geçici bir durum olup mutlaka düzelir!
İşlemden sonra destek olmak için ağızdan alınan n-asetilsistein, glutatyon, çinko, mağnezyum ve krom içeren vitaminlerin alımı önerilir.
Sadece tek seansın bile çok etkili olabildiği tedavide önerilen saçların istenen gürlüğe ulaşana kadar 3-6 ayda bir olacak şekilde en az 3 seans uygulanmasıdır. Tekrar tekrar yağ alınmasını istemeyen hastalarımızda, ilk seansta alınan yağ dokuları doku bankasında tüp bebek gibi saklanarak istendiğinde çıkarılıp kullanılabilir. Bu işlemi daha pratikleştiren bir uygulamadır.
Mutlu ve sağlıklı günler diliyorum.
