Başta genetik faktörler olmak üzere, sıklıkla kilo alıp verme, yerçekiminin etkisi ve yaş almaya bağlı olarak ciltte sarkmalar oluşabiliyor. Ne kadar diri bir vücuda sahip olursak olalım, vücudumuzun farklı bölgelerindeki deformasyonlar, yaşımızı ele verebiliyor. Yüz bölgesi kadar önemsenmese de diz kapağı, yaşımızı ele veren bölgeler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Bu haftaki yazımda diz kapakları üstünde biriken fazla derinin sıkılaştırılması ve diz içinde biriken yağların kırılmasında uygulanan tedavi yöntemlerini anlatacağım.
Yüz, göz çevresi, çene, dirsekler kadar diz kapakları da zamanla deformasyona uğrar. Cildin gençliğinin, parlaklığının ve diriliğinin devam etmesi için kolajen ve elastine ihtiyacı vardır. Ancak biz yaşlandıkça kolajen ve elastine üretimi azalır ve ciltte kırışıklık ve sarkma oluşur.
Dizlerdeki sarkmalar, diz estetiği uygulamaları ile tamamen ortadan kaldırabiliyoruz. Bu sarkmaları Endolift Lazer Ağı Uygulaması ile ortadan kaldırmak, tek seferde kolajen bantlarını kontrollü bir şekilde uyarmak ve uzun süreli kalıcılık sağlamak mümkün. Saç teli inceliğindeki bu teknoloji ile direkt cildin altına ısı vererek, yarım saatte, acı, ağrı, morarma, kesi ve dikiş olmadan tek seferde istediğimiz sonucu elde edebiliyoruz. Bu başarıda büyük bir etken de istediğimiz uzunlukta, derinlikte ve şiddette ısıyı cildin alt tabakasına ulaştırabiliyor oluşumuz.
Diz estetiğinde başvurduğumuz uygulamalardan biri de Kök Hücre Uygulaması. Bu uygulama sayesinde diz kapağında yaşa bağlı olarak kaybolan deri altı yağ dokusunun tekrar yerine koyabiliyor, diz kapaklarının daha diri ve sağlıklı bir görünüm elde edebiliyoruz. Kök Hücre tedavisi ile tek seansta, yaklaşık bir, bir buçuk saat süren bir işlemle, alerji, reddedilme ve yabancı madde reaksiyonu taşımadan kalıcı bir etki sağlayabiliyoruz. Çünkü aldığımız kök hücreler enjekte edilen bölgedeki hücrelere dönüşüp, hemen aktif hale gelerek, hızlı bir değişimin başrol oyuncusu oluyor. Kök Hücre Uygulaması dokuların kendini onarmasında ve yenilemesinde önemli bir rol oynuyor.
Eğer herhangi bir uygulama yaptırmak istemiyorsanız, evde sarkma gözlemlediğiniz diz kapağınıza Dermaroller uygulayabilirsiniz. Dermaroller’ın ucundaki ince uçlu iğneler, cilt üzerinde hasar oluşturarak ölü derinin atılmasını ve hücrelerin yenilenerek yerine sağlıklı hücrelerin gelmesini sağlar. Uygulamadan sonra gözenekler 10-15 saniye açık kalır. Böylece uygulama sonrasında bölgeye uygulanan vitamin, nemlendirici, antioksidan kremler ya da Hyalüronik asit desteği, daha hızlı ve daha kolay deri altına ulaşır. Hiçbir ürün kullanmasanız bile, uygulama sonrasında gözenekler açılacağı için cildiniz oksijen alacak, kanlanma artacak ve daha sağlıklı bir görünüme kavuşacaktır. Düzenli kullanım sayesinde diz kapaklarında sağlıklı bir görünüm elde edebilirsiniz.
Estetik operasyonlarda kalıcı ve kusursuz sonuç elde etmek, sadece işlemlerin başarısıyla değil, iyileşme sürecinin de uygun bir ortamda geçirilmesiyle mümkün. Güneş ve deniz bu sürecin sağlıklı bir şekilde geçirilmesine olumsuz etki ediyor. Uzun süren iyileşme dönemi nedeniyle bazı cerrahi operasyonların yazın yaptırılması ciddi riskler taşıyor. Bu haftaki yazımda size yaz aylarında uygulanabilecek ve uygulanamayacak operasyonları anlatacağım.
Cerrahi operasyonlarda güneş, sıcak ve nem; iyileşme sürecini uzatarak, ödemin, kanamaların artmasına, yara izlerinin kararmasına neden olabilir. Sıcaklarda ameliyatlardan sonra giymeniz gereken korselerin vereceği rahatsızlık da cabası! Cerrahi operasyonların ardından iyileşme sürecini sağlıklı ve rahat geçirmek adına, operasyonlar için en geç mayıs ayını hedeflemek gerekir.
Vücut şekillendirme, karın ve cilt germe, leke, lazer ile cilt yenileme ve sıkılaştırma tedavilerinde yaz aylarının doğru bir zamanlama değildir. Lazer tedavilerinde güneş etkisi, lekelenmeyi artıracağından, yaz dönemlerinde yaptırılmamalıdır. Lazer ve kimyasal peelingler ile tedavi ettiğimiz cildin, en az 6 hafta güneş ışığı görmemesi önemli. Hasar görmüş cildin güneş ışınlarına hassasiyeti artacağından, lekelenme riski de atar!
Yaz mevsiminde iyileşme dönemi uzun süren operasyonlar yerine, hızlı ve kesin sonuç alınabilen operasyonlarla tatilin tadını çıkarabilirsiniz. Mezoterapi, soğuk lipoliz, derin lazer ağı, botox ve dolguların mevsimi yoktur. İyileşme süreci tatil yapmanıza engel değildir. Yorgun göz altlarınız, ince dudaklarınız, gülünce artan kırışıklıklarınızın çözümü için yazın bitmesini beklemenize gerek yok.
Bölgesel yağlarınızdan şikâyetçiyseniz; liposuction ile vücut şekillendirme ya da karın germe gibi iyileşme süreci uzun olan bir cerrahi ameliyatlar yerine, 3-4 seans süren soğuk lipoliz uygulaması yaptırabilirsiniz. Böylece hem tatil yaparken formda kalabilir hem de seansların ardından soluğu deniz kenarında alabilirsiniz.
Vücudunuzdan alınan çok az miktardaki yağın özel olarak laboratuvar ortamında kök hücreden zengin sıvı haline getirilip cildinize uygulanması ile kendi hücrelerinizle gençleşebilirsiniz. Üstelik plajda ya da havuz kenarında güneşlenirken, en az 5 yıl önceki parıltılı ve duru cildinize kavuşarak.
Gıdı, boyun, dirsekleriniz, şort ve etek giydiğinizde görünen diz kapaklarınızdaki sarkmalar sizi rahatsız ediyorsa, ameliyatsız, yara izi, morluk, ödem olmadan tek seansta kalıcı çözüm sunan Endolift Lazer Ağı ile hızlı sonuç alabilirsiniz.
Alt yüz, dudak etrafı, çene, gıdı, boyun bölgelerini içine alan dekolte bölgemiz ve ellerimiz, yaşımızı en sık ele veren bölgeler… Güneş, kirli hava, yanlış beslenme, sigara, yaşın ilerlemesine bağlı olarak cilde parlaklığını veren hormonların azalması, cildin neminin azalması, sık kilo alıp verme ve genetik faktörler ciltte kırışıklıklara ve sarkmalara neden olabiliyor. Bu sorunların tedavisinde ise iyileşme süreçlerindeki farklı nedenlerden dolayı ağırlıklı olarak kış ayları tercih ediliyor. Oysa estetikte gelişen en son teknolojiler sayesinde bu uygulamaları en sıcak yaz aylarında bile yaptırmak mümkün. Bu haftaki yazımda size bahsettiğim şikayetlerin çözümü olarak endolift lazer ağı ve kök hücre uygulamalarını anlatacağım.
Tüm dünyada giderek yaygınlaşan, sunduğu fayda ile büyük ilgi gören uygulamalardan olan endolift lazer ağı ve kök hücre uygulamalarıyla, yılın her döneminde kırışıklıklara ve sarkmalara çözüm sağlamak mümkün. Artık genel anestezi ile yapılan yüz germe, boyun germe gibi uzun süren, ameliyatlardan sonra 1-2 gün hastanede kalmanız gereken, iyileşme ve sosyal hayata geri dönme süreci uzun olan bu zorlu ameliyatların yerini yeni teknolojiler aldı. Yeni teknolojilerle yapılan bu tedavilerde; yara izi, morarma, şişme gibi problemler yaşanmadığı için uygulanan işlemin ardından kişi hayatına hiç ara vermeden kaldığı yerden devam edebiliyor.
Bu nedenle dekolte kırışıklıklarının çözümü için endolift lazer ağı ve kök hücre uygulamalarını hayatınıza ara vermeden, yaz aylarında dahi rahatlıkla yaptırabilirsiniz. Türkiye için çok yeni olan endolift lazer ağı, dünyada yaklaşık 15 yıldır kullanılan bir lazer teknolojisi, en sık da Amerika ve İtalya’da kullanılıyor.
Bilinen geleneksel tedavi yöntemlerine göre çok hızlı ve kalıcı çözüm sunan bu yöntemle sadece 45 dakikada, mutluluğa ulaşmak mümkün oluyor. Kesi gerektirmeden ve iz bırakmadan uygulanabilen bu yöntemle, yüz ve boyundaki yağlanmalar, sarkmalar, kırışıklıklar ve lekeler gideriliyor. Endolift lazer yapılan bölgede cilt altında ısı kontrolü artırılarak istenilen bölgelerde yağ yakılıp küçültülüyor, kırışıklıklar açılıyor, çene hattı ve yüz kontürü belirginleşiyor. Yapılan işlemle yeni damar oluşumu teşvik edildiği için cilt sıkılaşıyor. Tek bir seansta istenen en iyi sonuca ulaşmak mümkün ama yaş, genetik, yan hastalıkları olan hastalarda bazen 6 ay sonra ikinci bir uygulama da yapabiliyoruz.
Kök hücreler kendini yenileme yeteneğine sahip olan ve hasar görmüş hücrelerin yerine sağlıklı hücreler oluşturmak için kullanılan özel hücrelerdir. Yaşlanma, güneş, hormonlar, sigara gibi etkenler cildin elastikiyetini ve nemini kaybetmesi neden oluyor. Yıpranan ve yaşlanan cilde en etkili tek tedavi yöntemi kök hücredir.
Cilt altı yağ dokusundan alınan yağlardan elde edilen kök hücrelerin cilde enjekte edilmesiyle uygulanan kök hücre tedavisinde, lokal anestezi kullanılır. Herhangi bir alerji riski barındırmayan bu yöntem, ömür boyu kalıcı bir etki yaratır. Geleneksel kırışıklık operasyonlarında kullanılan protez ve silikon yerine kök hücre kullanılarak, ömür boyu etki garanti altına alınır. Kök hücre uygulamasının bir diğer avantajı da iyileşme süreci gerektirmemesidir.
Türkiye’de yaşayan her 100 kişiden 30’u guatr hastalığı riski altında. Toplumdaki her 100 kişiden 60’ında ise, başlangıç seviyesinde guatr hastalığı var. Cinsiyet oranı ise yine kadınların aleyhinde ne yazık ki. Gelin bu hafta tiroid rahatsızlığının en belirgin bulgusu olan göz fırlaması durumunu ve tedavi yöntemlerini inceleyelim.
Tiroit, vücudun metabolizma ayarını yapan en önemli endokrin (kana hormon salgılayan) bezlerden birisi. Yani tiroit, metabolizmamızdan sorumludur. Guatra bağlı göz tutulumu tiroidoftalmopati olarak tanımlanır. Tiroid rahatsızlığının en sık izlenen ek bulgusu gözde ileri doğru çıkma yani göz fırlamasıdır. Hastalığın belirtileri arasında gözde çıkıklık, çift görme ve körlük görülebilir.
Göz fırlaklığı, hastanın yüzüne asık bir görünüm verir. Bu görünümün sonradan yerleştiği, hastanın eski fotoğraflarıyla karşılaştırma yapılırsa doğrulanır. Göz yuvarlarında gerçek bir öne çıkma söz konusudur. Ayrıca yüzde hayret etmiş, sinirlenmiş ifadesi oluşturan fırlak göz görüntüsü, hasta için estetik açıdan rahatsız edicidir. Kişinin sosyal hayatını olumsuz etkiler. Bu hastalıkta erken dönemde gözlerde kızarıklık, sabahları kapak şişliği ve kapak ödemi izlenirken, daha geç dönemde gece uyurken ve daha da ileri dönemlerde gün içinde de gözün kapanamaması nedeniyle gözde kuruma ve korneada erimeler izlenebilir. Gözün bu tablosunda sebep gözün arkasında orbitada yani göz çukurunda ödem, gözü hareket ettiren kaslarda şişlik ve göz sinirinde ezilmedir.
Gözlerinizde tiroide bağlı bulgular kapak açıklığı, gözde çıkıklık, çift görme ve görme azalması olabilir. Bunların her biri tek tek ilgilenilmesi gereken, gözde farklı dokuları tutan bir tablodur. Örneğin göz kapağındaki açılma göz kapak tutulumunu, gözdeki çıkıklık orbitada ödemi, çift görme gözü hareket ettiren kaslarda kalınlaşmayı düşündürür. Bu olgularda erken tedavi gözün ileri doğru çıkmasını engelleyebilir. Erken dönemde tiroid testlerinin düzeltilmesi, sigaranın bırakılması ve basit göz damlaları önerilirken, ciddi olgularda kortizon tedavisi gerekebilir.
Geç dönemde gözün ileri doğru çıkması engellenemez ise gözün tekrar içeri alınması için Transpalpebral Dekompresyon uygulanır. Geç dönemde verilen kortizon gözü yerine oturtmakta faydasız ve kullanımı da gereksiz olup, kortizonun yan etkilerinden başka bir getirisi yoktur. Bunun tedavisinde transpalpebral dekompresyon cerrahisi gereklidir.
Gözün etrafındaki ve orbita içindeki artmış yağ dokusunun alınmasını içeren bir cerrahidir. Göz çukuru (orbita), göz küresi ve çevresindeki kaslar ile sinirleri içerisinde barındıran kemik yapıdır. Kemik duvarların sert olması nedeni ile bu duvarlar esneyemezler. Göz ve çevresinde hacim artışına neden olan tümör veya tiroide bağlı oftalmopati (Graves) gibi durumlarda, kemik duvarlar esneyemediği için, göz küresi ve göz siniri basınç altında kalır.
Bu hastalarda, göz çevresindeki kas ve yağ dokularında artış meydana gelir. Orbita duvarlarının kemik yapısı nedeniyle, bu hastalarda göz öne doğru itilir ve arkada görme siniri (optik sinir) sıkışmaya başlar. Bu durumun uzun sürmesi halinde, görme siniri hasar görecektir. Ayrıca bu hastalar göz ve çevresinde belirgin basınç artışı ve ağrıdan şikayet ederler. Bu tür olgularda, transpalpebral dekompresyon ameliyatı göz ve optik sinir çevresindeki basınç artışı normale indirilmiş olur.
Cerrahi işlem genel anestezi ile yapılır. İşlem esnasında göz çukurunun (orbitanın) etrafındaki genişlemiş intraorbital yağ dokusu alınır. Bu işlemler bittiğinde, öne doğru itilmiş olan göz küresi tekrar geriye gelecektir ve daha doğal bir görünüme kavuşacaktır. Transpalpebral dekompresyon cerrahisi uzun süren gözün en zor ameliyatlarından biridir. Bu hastaya uzun süre anestezi vermemek ve göz işlemden sonra 3 gün kapalı tutulacağı için gözler aynı anda ameliyat edilmezler. Bunun dışında 3-4 gün ara ile gözler ameliyat edilmesi uygundur. Bu nedenle yaklaşık 1 hafta hastanede yatış süresi öngörülür. Gözdeki şişliklerin 15 gün ve dikişlerin 1 hafta sonra alınacağı planlanırsa yaklaşık 20-25 gün hasta evinde istirahat edecektir.
Corona virüs pandemisi döneminde daha az hareket etmek birçok sorunu da beraberinde getirdi. Bunlardan biri de selülit. Özellikle hareketsiz yaşam tarzıyla birlikte yağların deri altında düzensiz ve aşırı miktarda birikmesiyle oluşan selülit, vücudun karın, kalça ve bacak bölümlerinde daha sık görülüyor. Corona virüs nedeniyle evimizde olmamız gereken bu günlerde daha çok yemek yiyor, daha az hareket ediyoruz. Hareketsizlik nedeniyle vücutta kan dolaşımını azalıyor ve deride sarkmalar, selülit ve bölgesel yağlanmalar görülmeye başlıyor. Bu hafta selülit tedavisinde başvurduğumuz mezoterapi ve endolift lazer ağı uygulamalarını inceleyelim.
Selülit tedavisinde yenilikçi lazer sistemi endolift lazer ağı ve mezoterapi uygulamalarıyla kısa sürede başarılı sonuçlar elde edebiliyoruz. Endolift lazer ağı teknolojisiyle selülitli bölgeyi kontrollü bir şekilde direkt uyararak selülit bağlarının kırılmasını sağlayabiliyoruz. Saç teli inceliğindeki bu teknolojiyle direkt cildin altına ısı vererek yarım saatte, acı, ağrı, morarma, kesi ve dikiş olmadan tek seferde istediğimiz sonucu elde edebiliyoruz. İstediğimiz uzunlukta, derinlikte ve şiddette ısıyı cildin alt tabakasına ulaştırabiliyoruz. Bu uygulamayla her ne kadar ısıyı cildin altına verip kolajeni uyarsak da, ısı sadece uygulanan bölgede kalmayıp dağıldığı için cildin üstünde de harika etkiler yaratabiliyoruz. Üstelik uygulama sonrasında sosyal hayatınıza kaldığınız yerden devam edebiliyorsunuz.
Selülit tedavisinde sıkça başvurulan yöntemlerden biri olan mezoterapiyle sorunlu bölgede biriken yağların parçalanması sağlanarak portakal kabuğu olarak bilenen selülit ve çatlak görünümü en aza indirilebiliyor. Böylece daha düzenli ve simetrik bir görünüm elde edebiliyor. Mezoterapide cildin kalitesi ve ihtiyaçlarına göre cildin altına mikro iğnelerle hyaluronik asit, kolajen, vitamin gibi maddeler küçük miktarlarda veriliyor. Uygulama yaklaşık 15-30 dakika sürüyor ve iğneler son derece ince olduklarından ağrı, acı hissi olmuyor. Mezoterapi sonuçları ikinci seanstan sonra ortaya çıkmaya başlıyor ve 6 ayda bir tekrarı yapılabiliyor.
Selülit dokusunu yok etmenin yolu, zamanla biriken yağ dokusunu yok etmekten geçiyor. Bacak ve kalça bölgesindeki selülit görünümünü azaltmak için evde yapılabilecek pek çok yöntem bulunuyor. Sorunlu bölgede kan akışını sağlarsanız yağ dokusu parçalanmaya başlar ve selülit görüntüsünden o kadar hızlı kurtulursunuz. Kan akışını hızlandırmak için düzenli olarak spor ve egzersiz yapmak gerekir. Aynı zamanda bölgeye uygulayacağınız masaj ve peelinglerle de kan dolaşımını hızlandırabilirsiniz. Yarım su bardağı ince çekilmiş kahveyi çeyrek bardak esmer şeker ile karıştırarak sorunlu bölgenize dairesel hareketlerle uygulayın. Peelingli bölgenin üzerine dilerseniz zeytinyağı da uygulayabilirsiniz. Masajdan sonra bölgeyi suyla temizleyebilirsiniz.
Dünyada hiçbir şey anne olmanın verdiği mutlulukla kıyaslanamaz, ancak hamilelik sonrası vücudun deforme olması ve bazı bölgelerde çeşitli izlerin kalması, bir süre sonra can sıkabiliyor. Anne adayı için fiziksel olarak yıpratıcı geçen hamilelik sürecinde vücut, bebeğin büyümesini sağlamak için olağanüstü çaba sarf eder. Eski forma kavuşmak için bilinçli bir diyet ve düzenli sporun yerini hiçbir şey tutmaz. Bunların yeterli olmadığı durumlarda biz plastik cerrahlar devreye girebiliyoruz. Bu haftaki yazımda; annelerin kendini daha iyi hissetmesi, daha güzel ve fit bir vücuda kavuşması için hangi estetik operasyonlara başvurabileceklerini anlattım.
Hamilelik süresince hormonal ve mekanik değişiklikler, en fazla karın bölgesi, memeler, bel, basenler, bacak içleri ve vajinada kendini gösterir. Yakın zamana kadar, kadınlar bu sorunlarını pek dile getirmiyorlardı ve “anneliğin gereği” olarak kabul ediyorlardı. Oysa bu değişiklikler kadınlarda depresyona kadar varabilecek sorunlara gidip sadece anneyi değil, bebeği ve hatta evliliği bile yıpratabiliyor. Sadece hamilelik sırasında değil, doğum sonrasında da, hormonal değişim, artan iş yükü, değişen sosyal yaşam, süt verme gibi faktörler de devreye girince, annenin estetik cerrahlardan destek alması, günümüzde sık olan bir durum. Bu nedenle doğumdan sonra “Mommy Makeover” dediğimiz anneyi revize etme, yani gençleştirme operasyonlarını sık gerçekleştiriyoruz. Bu operasyonlarda genellikle karın germe, meme dikleştirme, uyluk germe, liposuction ve vajen yapılarında oluşan deformasyonların düzeltilmesi gibi kombinasyonlar tek seansta uygulanabiliyor.
Meme veya Latince ismiyle “mama”, bir insanın, böylelikle de kadının vücudundaki en önemli bölgelerden biri. Emzirme döneminden sonra memeler genelde hamilelik öncesine göre hacim olarak küçülür. Genişleme ve sonrasında süt bezlerindeki küçülmeye bağlı olarak meme derisinde çatlaklar oluşabilir. Hacim artışı ve sonra memenin küçülmesine de bağlı sarkmalar da görülebilir. Bazen de meme emzirme dönemindeki hacmi kadar olmasa bile, hamilelik öncesi halinden daha büyük kalabilir. Doğum sonrası hastalarımızda bazen tamamen içi boşalmış ve adeta “sönmüş“ memelerle karşılaşabiliyoruz. Bu durumda sadece meme derisini çıkararak toparlama işlemi yapmak, istediğimiz sonucu vermez. Bu durumlarda memeye hacim kazandırarak dikleşmesi için bir silikon protezden yararlanabiliyoruz. Bazen de meme dokusu yeterli olduğundan sadece bir küçültme/toparlama operasyonu, yeterli sonuca ulaşmamızı sağlayabiliyor. Bu operasyonlar emzirme döneminin bitiminden en erken 6 ay sonra yapılmalı. Meme ameliyatının ardından ikinci kez anne olmaya karar veren bir kadın, ameliyatını uygun bir teknikle yaptırdıysa o zaman ameliyat sonrası yine bebeğine süt vermesi mümkündür.
Hamilelikte karın bölgesindeki deri ve deri altı yağ dokularında önemli oranda hacim artışının yanı sıra karın kaslarında gevşeme, deri elastikiyetinde azalma söz konusu olur. Hamilelik sonrasında bu dokuların miktarında önemli ölçüde azalma olsa da karın derisi, deri altı yağ dokusu ve karın bölgesi kasları çoğu kez yeterince toparlanamaz. Gebelik süresince bu bölgedeki derinin sadece genişlemediği, hormon düzensizliklerine de bağlı olarak gevşediği bilinir. Genişlemiş derinin elastik lifleri birbirinden ayrılır ve çoğunlukla göbek deliği ile mons-pubis bölgesi arasında olmak üzere hoş görünmeyen derin çatlaklar oluştururlar. Böylece karın bölgesinde egzersiz ve diyetle düzelmeyen, yağ birikimi ile birlikte deri sarkıklığı ve kaslarda gevşemeye bağlı şekil bozukluğu oluşur.
Sanayinin hızlı gelişmesine bağlı olarak sera gazındaki yükseliş ve ozon tabakasının giderek tahrip olması, cilt kanseri vakalarının sayısını artırıyor. Günümüzde kanser vakalarının neredeyse yarısı cilt kanseri… Cilt kanserinde erken tanı, tüm kanser türlerinde olduğu gibi tedavi sürecinde büyük önem taşır. Ciltte oluşan kitle ve çukurluklar kansere işaret edebilir. İşaretleri iyi takip etmek gerekir. Leke sandığınız şey, kanser olabilir.
Tedaviye başlamadan önce şüpheli dokunun yapısının iyi analiz edilmesi gerekir. Gerekli tedaviye başlanmadan önce şüphe uyandıran dokuya biyopsi yapılması ve çıkarılan cilt dokusunun patolojik değerlendirmesinin yapılması gerekir. Tümörün hudutları, dokunun yerleştiği bölge ve çıkarılacak dokunun yapısına göre hangi çeşit cerrahi yöntemin uygulanacağı belirlenir. Tümörün çıkarılmasından sonra meydana gelen cilt boşluğu, estetik teknikleriyle kapatılabilir ve sağlıklı bir cilt estetiği sağlanabilir. Bu tür oluşumlar, 2-4 haftada iyileşmiyor, kanama ya da ağrı yapıyorsa mutlaka bir uzmana başvurulması gerekir. Güneşin zararlı ışınları nedeniyle oluşan lekelenmeler, ilerleyen aşamalarda cilt kanserine neden olabilir, bunu göz ardı etmeyin.
Güneşin zararlı ışınları nedeniyle oluşan lekelenmeleri ilerleyen aşamalarda cilt kanserine neden olabilir. Saçlı deri, yüz, dudaklar, kulaklar, boyun, göğüs, kollar ve eller ve kadınlarda bacaklar dâhil olmak üzere cildin güneşe maruz kalan bölgeleri, cilt kanseri için potansiyeldir. El ayası, el ve ayak tırnaklarının altı ve genital bölge gibi gün ışığını nadiren gören alanlarda da oluşabilir. Bu tür lekelere geçit vermemek için güneşin zararlı ışınlarından korunmak çok önemli! Özellikle ultraviyole A ve B içerikli olan, yüksek koruma faktörüne sahip kremler kullanmak gerek.
En sık görülen cilt kanseri türü bazal hücreli cilt kanseridir. Gelişimi diğer türlere göre daha yavaş olan bu kanser türü, cilt geneline yayılmaz ve hayati tehlikesi yoktur. Cilt üzerinde soluk kırmızı renkte, kuru ve pullu kabartılar olarak kendini gösterir. Çoğunlukla cildin güneşe maruz kaldığı bölgelerde görülür ve büyümeye başlar. Zamanla ülserleşebilir ve tamamen iyileşmeleri mümkün olmayabilir.
Bir diğer cilt kanseri türü olan skuamöz hücreli cilt kanseri lenf bezleri ve iç organlara hızlı yayılır ve tedavinin hemen başlatılması gerekir. Skuamöz hücreli cilt kanseri, kendini cilt üzerindeki sertleşmiş, kırmızı ve kolay kanayan lekelerle belli eder. Lekeler kuru olabilir ve ülserleşebilir. Çoğunlukla 50 yaş üzerindekilerde görülür. Tedavi edilemezse ölümle sonuçlanabilir.
Üçüncü ve en tehlikeli cilt kanseri türü ise Melanom’dur. Bu kanser türü erken teşhis edilemediği takdirde ölümle sonuçlanabilir. Melonom, diğer cilt kanseri türlerine oranla nadir olarak görülür. Erken teşhisle tam tedavi edilebilir. Cilt yüzeyinde yeni bir leke veya mevcut bir lekenin şeklinin, renginin ve büyüklüğünün değişmesi olarak kendini gösterir. Renkli gözlü ve açık tenli insanlarda görülme oranı daha yüksektir.
Mezoterapi, yüz, boyun, el, dekolte ve sırtı bölgesi gibi, vücudun diğer bölgelerine göre daha erken yaşlanan dokuyu yeniden canlandıran ve tedavi eden bir yöntemidir. Cildi canlandırmak, hücre metabolizmasını arttırarak yaşlandırmayı geciktirmek için kullanılan yöntemler arasında yer alır. Mezoterapi, sadece cildin daha genç ve diri görünmesi için değil, aynı zamanda cilt hasarlarından kurtulmak için de uygulanabilir. Bu haftaki yazımda mezoterapiyi ve uygulama alanlarını paylaşacağım.
Mezoterapi; ciltte yenilenme, anti-aging, lekeler, yara izleri, selülit, çatlaklar, bölgesel zayıflama ve saç tedavilerinde sıkça kullanılır. Mezoterapi uygulamasıyla cildin kalitesi ve ihtiyaçlarına göre, cildin altına mikro iğnelerle küçük miktarlarda etkili maddeler (hyaluronik asit, kolajen, vitamin, mineraller, aminoasitler, enzimler tek başına ya da karışım şeklinde) verilir.
Bu işlem cilt altındaki kolajen ve elastin gibi yapıları uyarır ve böylece uygulanan bölgedeki kan dolaşımı, lenfatik dolaşım ve bağışıklık sistemi düzenlenir. Etkili maddeler direkt cilt altına verildiğinden, ciltte çok kısa sürede ince kırışıklıkların kaybolması, cilt lekelerinin açılması, nemlenme, parlama, cildin sıkılaşması ve cilt sarkmalarında iyileşme görülür. Mezoterapide uygulanan bu ilaçlar sayesinde cilt nemlenir, parlaklık ve canlılık kazanır.
Uygulama yaklaşık 15-30 dakika sürer ve iğneler son derece ince olduklarından ağrı, acı hissi minimaldir. Uygulamadan sonra 12 saat yüze sabun değmemesi ve makyaj yapılmaması, 24 saat aktif spor, sauna ve hamam kullanılmaması gerekir. Uygulamadan sonra bölgede geçici kızarıklıklar ve morarmalar oluşabilir. Bu bir sorun teşkil etmez. Çünkü kullanılan maddeler sistemik dolaşıma karışmadığından bu etkiler 1-2 gün içinde kendiliğinden kaybolur.
Mezoterapi sonuçları ikinci seanstan sonra ortaya çıkmaya başlar. Tedavi başlangıçta 1-2 hafta aralıklarla uygulanır. Ortalama 4-6 seans sonrası 6 ayda bir tekrarı yapılabilir. Uygulamaya cevap problemin şiddetine, kişinin yaşına ve cilt yapısına bağlı olmakla birlikte genellikle 2. veya 3. seanstan sonra görülmeye başlanır. Koruma amaçlı yılda bir kürü tekrarlamak, bununla beraber işlemin etkinliğini artırmak ve kalıcılığının uzun süreli devam etmesi için, dışarıdan sıvı kolajen takviyeleri alınmalı ve doğru cilt bakım ürünleri ile cildin desteklenmesi sağlanmalıdır.