Giriş
Yaş aldıkça değişiyoruz. Bu değişim karşısında hücrelerimizin yenilenme fonksiyonu azalırken, genç ve diri bir cilde, yıllara meydan okuyan bir vücuda sahip olma isteğimiz de artıyor. Bu beklentiye kök hücrelerimiz kayıtsız kalamadı ve bize sonsuz bir güzellik ve dirilik sunabilmek için kolları sıvadı! Haydi gelin bugün estetik operasyonlarda oyunun kurallarını yeniden yazan yağlarımızın içinde saklı kök hücrelerimizin marifetlerine bakalım…
Dünyada teknolojinin gelişmesiyle algılar da istekler de değişti. Bugüne kadar biz doktorlar, hastalarımızı hep dışarıdan tedavi etmeye çalışırken, artık kaliteli ve sağlıklı bir hayat sürmeleri için onların hayatlarını iyileştirmeye çalışıyoruz. İyileştirmeyi ve güzelleştirmeyi de dışarıdan değil, içimizdeki hücrelerden destek alarak yapıyoruz. Bugün dışarıdan yapılan müdahaleler yerine, kendi hücrelerimizle güzelleşmenin izini sürüyoruz. Çünkü bizi iyileştiren aslında kendi hücrelerimiz!
Yaşlanmak deyince ilk aklımıza gelen şey, yaş almak!
Bebekler de doğduğu andan itibaren yaş alıyor ve yıpranıyor ama kendilerini yenilemeye devam ediyorlar. Bir yaştan sonra bu yenilenme de yavaşlıyor. İşte burada kök hücreler oyuna dahil oluyor… Bu özel hücreler insan bedenini yenileyen hücreler! Herhangi bir yerde, herhangi bir hasar olduğu zaman bölünüp orayı tamir ediyorlar. Bu hücreleri nereye koyarsanız bulundukları bölgenin hücresine dönüşüyorlar, vücudun her yerini yenileme kapasitesine sahipler.
Estetik ve plastik cerrahide yağ dokusu transferi, eskiden beri yaygın olarak kullanılıyor. Ama en önemli sorun bu yağların yaşayabilirliği ve tutunma oranları! Çünkü klasik yağ enjeksiyonlarında, enjekte edilen yağın yüzde 70’i bir süre sonra vücut tarafından emilerek etkisini yitiriyor. Bu durumda kalıcı bir dolgunluk sağlanamıyor. Ancak kök hücreden zengin yağ enjeksiyonları, uzun vadede yüzde 75 oranında kalıcılık sağlarken doku üzerinde de bir onarım sağlıyor. Yağ enjeksiyonu yaptıran kişi, ilk birkaç ay, ya istenilenden daha büyük bir dokuyla yaşamak, ya da işlemi birden fazla tekrar etmek zorunda kalıyor. Vücudunda kısıtlı miktarda yağ bulunanlar içinse bu işlemlerin sayısı artıyor. Oysa kök hücreden zengin yağ enjeksiyonu işlemi ile tek seansta kalıcı etki sağlanabiliyor. Kök hücreden zengin yağ dokusu, diğer dolgu maddelerinin aksine, enjekte edildiği alanlarda güçlü bir canlandırıcı, yenileyici ve tamir edici etki yaratarak dokuları gençleştiriyor.
Kök hücreler, dayanıklıklarıyla da avantaj sağlıyor
Enjekte edilen bölgede olgun, canlı yağ ve cilt hücrelerine dönüşen kök hücreler, dayanıklıklarıyla da avantaj sağlıyor. Silikon gibi sentetik ve kimyasal ürünlerle karşılaştırıldığında, hastanın kendi yağ dokusuyla yapılan yüzde 100 doğal bir işlem olduğundan, uyum ideal seviyede sağlanyor.
Kök hücreden zenginleştirilmiş yağ dokusu vücutta birçok bölgeye transfer edilebiliyor. Ağırlıklı olarak meme bölgesinin dolgunlaştırılması ve dikleştirilmesi, çarpık bacak görünümünün düzeltilmesi, bacak içi dolgunluğunun artırılması, liposuction ameliyatı sonrası ciltte olan çöküklük ve düzensizliklerin giderilmesi, vücudun farklı bölgelerindeki yaşlanmaya bağlı oluşan hacim ve dirilik kaybının ortadan kaldırılması, poponun dışa çıkıklığının ve dolgunluğunun artırılması, eski bir yaralanmaya bağlı ciltte oluşan iz ya da çöküklüklerin düzeltilmesi, penis ve kadın genital bölgedeki sorunların ortadan kaldırılması işlemlerinde uygulanıyor.
Kendi kök hücreleriniz başrolde
Kendi yağlarımızdan alınan kök hücreler kullanılarak yapılan uygulamalarda, sizin kendi kök hücreleriniz başrol oynuyor. Ancak bazı merkezler kök hücreleri yurtdışından getirdiklerini iddia ediyorlar. Oysa bunun ciddi sakıncaları var. Başka bir insandan ya da canlıdan alınan ya da üretilen kök hücreler, sizde ciddi alerjik reaksiyonlar yaratabilir! Bazı merkezler ciltten alınan dokulardan kök hücre üretiklerini iddia ediyorlar ki, bu işlem sadece derideki ince kırışıklıkları açmak ve derinin kalitesini artırmak için fayda sağlıyor. Söz konusu işlemle hastanın cildinden parça alınıyor, bunun içinden cildi yenileyen hücrelerden 3-5 tane çekip, bu hücrelerin birkaç haftada kültürde sayısını artırılıyor. Sonra bu hücreler, 3 seansta cilde veriliyor. Bu yöntemle derinin yaşlanmasını geriletmek mümkün ama volüm kaybı sorununu çözmek imkansız! Kök hücrelerin alındığı yer, nerede, hangi şartlarda çoğaltıldığı ve ayrıldığı önemli. Ve tabii bu kök hücrelerin nasıl enjekte edildiği de önemli. Yani iş sadece hücrelerde bitmiyor, bu hücrelerin nasıl ve nereye verildiği de çok önemli!
Sadece yağ dokularından elde edilen kök hücreler kullanılıyor
Yaşlanmada en önemli problem, kemik düzeyindeki erime, yumuşak doku kayıpları, cildin derin kırışıklıkları ve sarkması. Bu sorunları dolgu kullanarak kombine tedavilerle, etaplar halinde gidermek belirli ölçüde mümkün ama yapılan işlemlerin hem ömürleri kısa hem de bu işlemler sırasında kullanılan yağ miktarı arttıkça maliyet de artıyor. Bu tür sorunların giderilmesinde kullanılan dolgular yabancı bir madde olduğu için enfeksiyon riskini artırıyor. Bu nedenle dolgu maddesini sınırlı miktarlarda, çok fazla derinin altına nüfuz ettirmeden kullanabiliyoruz. Sadece yağ dokularından elde edilen kök hücreleri kullanarak, hem kemiği hem dokuyu hem de deriyi tedavi edebiliyoruz.
Yaşlanmayı durdurmak mümkün değil ama...
Bugün estetik operasyonlarda hangi teknolojiyi kullanırsanız kullanın, yaşlanmayı durdurmak mümkün değil! Ancak kök hücreler ile bu süreci yavaşlatabiliyoruz. 60’lı yaşlarda, 20’li yaşlarımızdaki gibi parlak, sıkı, diri ve yer çekimine yenik düşmemiş bir cilde ve vücuda sahip olmak hayal değil! Botox, dolgu ve PRP gibi çeşitli uygulamalar, kırışıklıkların giderilmesi ve sarkmaların belirli seviyeye getirilmesini sağlıyor. Ama hücresel tedavi ve iyileşme yaratamıyor. Kısa süreli iyileşme ve memnuniyet sağlayan bu uygulamaları uzun süreli ve tatmin edici hale getirmenin şifresi, kendi yağ hücrelerinizde!
Cildimizi vücudumuzu tanımak, ihtiyaçlarını anlamak ve gereğini yapmak kendimize verebileceğimiz yaşam boyu sürecek en güzel hediyedir.
