25 Aralık 2013 akşamıydı. Bir haftadır yargı/ polis ortaklaşa hükümete operasyon yapıyorlardı. Habertürk TV’de Ece Üner’in konuğuydum. Bence bu yapılanlar meşru bir polis operasyonundan çok bir darbe girişimi sayılırdı.
Operasyonun ince ince planlandığı anlaşılıyordu. Hükümet, kritik bir savunma durumundaydı. Temel ilke, seçimle gelen hükümetin seçimle gitmesiydi. Operasyoncular, ellerindeki dosyaları hükümeti devirmek amacıyla kullanıyorlardı.
Kritik bir karar anıydı. Seçilmiş bir yönetimin gayrı meşru metotlarla devrilmek istenmesi çok partili rejimi hedef alıyordu. Meşru iktidarı meşru yollarla değiştirmek dışındaki hiçbir girişimi doğru bulmadığımı ifade ettim. Seçimle gelen seçimle gitmeliydi. Bunun dışındaki yollar kabul edilemezdi. Ancak toplumun bir bölümü, iktidara çok öfkelendiği için bu girişimi destekledi ya da sıcak yaklaştı.
MECLİS VE BÜTÜN PARTİLER AYNI CEPHEDE
15 Temmuz 2016’da yani 3 sene sonra aynı güçler ve bu kez silahlı bir darbenin planlayıcısı olarak sahneye çıktılar, amaçlarına ulaşmaya çalıştılar. Çok acemice hareket ettikleri, her şeyin bir mizansen olduğu iddiaları hâlâ sürüp gidiyor.
Hiç şüphe yok ki bu bir darbeydi. Arka planında dönenleri belki hiçbir zaman tam öğrenemeyeceğiz. Bu kez daha geniş kesimler darbeye karşı çıktılar. Meclis’teki bütün partiler darbecilere karşı durdular. Ciddi bir toplumsal hesaplaşma yaşandı.
Ülkemiz demokrasisi bir tehlikeli sınavı toplumun harekete geçmesiyle başarıyla atlattı. Seçilmemişlerin yöneteceği bir Türkiye projesi girişimi daha tarihin karanlıklarına gömüldü. Tabii bu arada şu gerçeği de ifade etmek isterim.
Darbe girişimiyle hesaplaşmak siyaseti epeyce yaraladı. Darbelerden yara almış bir sistem, daha da kırılgan bir noktaya itildi. 17-25 Aralık 2013’ü, 15 Temmuz 2016’yı alt edebildik. Önemli iki darbe girişimi bertaraf edildi. Militarizme dur diyebildik. Bundan zengin bir demokrasi öyküsü çıkarabiliriz.
Kamplaşmayı, kutuplaşmayı geride bırakıp adalet yönünde ilerleyebiliriz. Bütün sıkıntılara rağmen, Türkiye’nin seçimlerle yönetilen bir ülke olma konusunda ciddi bir irade gösterdiğini görüyorum ve bunu özgürlük mücadelesinin, geleceğimizin bir teminatı sayıyorum.