Böyle zamanlar, duyguların öne geçtiği zamanlardır. Mehter Marşı daha güçlü söylenir. Dünyanın her yerinde savaş ve müdahale dönemlerinde ihtiyat elden gider, heyecan her türlü kaygıyı siler atar. Uluslararası ilişkilerin içeriye dönük fotoğrafı güçlü bir milliyetçiliktir. İlişkiler sertleştikçe ve bozuldukça milliyetçiliğin dozu artar. 1974'te Kıbrıs’a askeri müdahale, Türkiye’de büyük bir coşkuyla karşılandı. Kıbrıs'ın tümünü isteyen Rum milliyetçiliğinin baskıları, Türklere yönelik saldırılar Türkiye’de öfke yaratmıştı.
Bülent Ecevit, Kıbrıs’a çıkarma yaptığında, bir milli kahramana dönüşmüştü. Tabii, mesele orada bitmedi. Ekonomik ambargo, uluslararası yaptırımlar, ülkemizin uzun yıllar yoksullaşmasına neden oldu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu ama tanınmayan bir devlet haline dönüştü. Kıbrıs, bir mesele olarak orada duruyor.
Peki ne yapalım?
‘Sınır güvenliği her devletin en doğal hakkıdır’ diye düşünülebilir. Suriye’deki iç savaş, Türkiye'ye terör olarak, milyonlarca yersiz yurtsuz insanın göçü ve şiddet olarak yansıyor. Bu yüzden Türkiye kendini haksızlığa uğramış hissediyor. Eğer söylendiği gibi ABD bölgeden çekilecekse, bu yeni bir dönemin başlangıcı anlamına gelecek. Hükümet, bölgedeki boşluğu doldurmak için harekete geçmeyi, başlıca çözüm olarak sunuyor. Bu yolla sınırı güvenceye almayı planladığını belirtiyor.
Bardağın boş tarafı
Bardağın boş tarafından bakalım... ABD bölgeden çekilince, İran’ın öncülüğündeki “Şii Yayı” (İran, Irak, Suriye, Lübnan) ve onlara yakın Rusya, daha güçlü bir seçenek haline dönüşecek. Türkiye’nin bu cepheyle ilişkisi, yeni bir boyut kazanacak. Örneğin İran ve Rusya, Türkiye'nin askeri harekatına karşı olduklarını açıkladılar. BM Genel Sekreteri “Suriye’de barışın askeri müdahale ile değil, siyasi bir süreç ile elde edilebileceğini” söyleyerek Türkiye’nin müdahalesine karşı çıktı. İçeride de operasyon konusunda endişeler dile getirildi.
Her ne kadar CHP Grubu, Meclis'te sınır ötesi harekata onay veren bir yönde oy kullansa da, Genel Başkan Kılıçdaroğlu ve CHP Sözcüsü Öztrak, Suriye'de barışın en kısa yolunun Şam ve Ankara arasında görüşmelerden geçtiğini vurguladılar. “Güvenli bölge” meselesi, ABD aradan çıktığı için doğrudan Suriye rejimi ile teması gerektirecek bir noktaya geldi. Taşlar yerinden oynadı. Paradigma değişti. Hepsinden önemlisi, ABD’nin yokluğunda PYD/PKK ile bir çatışma ihtimali daha ollası görünüyor. Böyle bir çatışma durumunda ABD’nin nasıl davranacağını da bilmiyoruz. Akıntıya kapılmadan, bin düşünüp bir adım atmanın büyük önem taşıdığı günlerden geçiyoruz.