“Bir Tanem, Sana şu günlerde yazmazsam, seni görmezsem öleceğimi zannedecek kadar sıkılıyorum. Sana öylesine ihtiyacım var. Geceleri uyanıyorum, senin yokluğun üzerime abanıyor. O zaman ne yalan söyleyeyim, yaşamak istemiyorum. Sensizlik içimi kemiriyor.”
Bu aşk mektubunun yazarı Halim Spatar. Mektubun muhatabı Sabahat Ormanlar. Bir buçuk yıl kadar önce 2011 yılında kaybettiğimiz Halim (Spatar) abinin kızı Deniz bir klasör dolusu yazıyı ve bir flaş diski getirip önüme koyduğunda neler göreceğimi bilmiyordum. Yazılara daldım. Halim Spatar benden sonra benim adıma bir kitap çıkarmak isterseniz işte hayatım diyecek ayrıntılı bir otobiyografi yazmıştı. Bana ise yazıları sıraya koymanın keyfi kalmıştı.
“Uzun Yolculuğum. Bir Yanımız Hep Çocuk Kaldı” başlıklı kitap İletişim Yayınları'ndan geçtiğimiz aylarda kitapçıların raflarında yerini aldı. Halim abinin kızı Deniz Spatar, İpek Çalışlar, Gürhan Ertür, Cenap Nuhrat elbirliğiyle çalışarak kitabı yayınlanır hale getirdik. Halim abi, 1951 TKP tutuklamasında tıp Fakültesi öğrencisiydi. Hapishane, hastane, sürgün günlerinin ardından sevgilisi Sabiş’ine (Sabahat Spatar) kavuştu ama artık çok istediği doktor olma şansını kaybetmişti. “İyileşince, ömür boyu bir mutluluğu paylaştığım Sabahat Ormanlar’la evlendim…
İyi ya da kötü yaşamının hiçbir anından vazgeçmem. Eksiğiyle fazlasıyla beni ben yapan bunlardır. Hapishaneler, sürgünler, hücreler, sanatoryumlar, güzellikler, çirkinliklerle beni ben yapan şeyler. Pek çok insan tanıdım. Çoğunu sevdim. Hapishanede bana taban tabana zıt kimseler tanıdım, çok değerli yanlar taşıdıklarına tanık oldum. Siyasetin ne denli zor, amansız ve kaçınılmaz olduğunu anladım. Hayatımın asıl zenginliği, tanıdığım, düşüncelerini paylaştığım, paylaşmadığım, bir kere gördüğüm ya da sürekli göredurduğum insanlardır.”
Halim Spatar’ı Türk Solu dergisini çıkaranlardan birisi olarak tanımıştım. Sonra aynı siyasi partide birlikte çalıştık. Beraber hapis yattık. Keyifle hatırladığım anlardan birisi Merkez Komutanlığı Tutukevi'nde elinde küçük radyosuyla çok sevdiği Sebastian Bach’ın parçalarını dinleyerek sosyalizmin geleceği üzerine yaptığımız sohbetlerdi. O zarif ve centilmen insanın, Mamak’ta zulüm karşısında direnişine ve karşı koyuşuna tanıklık ettim.
Kitap bir anı kitabı olmasının ötesinde, 1940’ların İzmir’ini o dönemin sanat akımlarını, 1950’lerin İstanbul Tıp Fakültesi'ni, Alman hocalarını, Mamak Askeri Cezaevi'ndeki “Kafes zulmü” günlüklerini de bizlerle paylaşıyor. Halim Spatar, başkaldıran bir kuşağın unutulmaz isimlerindendi. Onu sevgiyle anacağız…