12 Eylül öncesi günlerde, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün süresi dolduğundan Meclis, yeni bir cumhurbaşkanı seçmek için toplandı. Uzun turların sonucunda hiçbir aday, gerekli üçte iki çoğunluğun oyunu alamadı. Anayasa'ya göre adaylardan birisi bu sayıyı bulacak ya da oylama sürecekti. Nitekim sayısını hatırlamadığımız onlarca denemeye rağmen netice alınamadı. Darbeye kadar, TBMM’de, cumhurbaşkanı seçilemedi. 12 Eylül askeri darbesini kolaylaştıran etkenlerden biri, Meclis’in cumhurbaşkanı seçememiş olmasıdır. 12 Eylül askeri darbesi sonrasında, Ordu Dil ve İstihbarat Okulu’nda tutukluyuz...
Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’le havalandırmada volta atıyoruz... Ecevit, parti içinde bir kesimin orduya dayanarak siyaset yapmayı seçtiğini, yaşadığı örneklere dayanarak anlatıyor. Sosyal demokrasinin 50 yıl önceki gelgitlerine dikkat çekiyor. İşte o günlerde Bülent Ecevit cezaevi havalandırmasında bana şunları söylemişti: “İçim yana yana ona oy verilmesi için çalıştım. Bizim sol kanat bir emrivakiyle Batur’u aday gösterdi. Ne grupta görüşüldü ne de bizlerin haberi oldu.”
Ecevit’in sözünü ettiği aday, 12 Mart askeri müdahalesinin altında imzası bulunan dört komutandan Muhsin Batur’du. Muhsin Batur emekli olduktan sonra 1974 yılında Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından kontenjan senatörü olarak atanmış bir isim. Sonra da CHP’ye geçmiştir. Bir grup CHP’li tarafından, 12 Eylül darbesinden hemen önce, cumhurbaşkanı adayı gösterilmiştir. Ecevit, sohbetimizde, askeri darbe mensubu bir generalin CHP sol grubu tarafından aday gösterilmesini hatırlattı ve bu çizgiyi eleştirdi.
Kendisinin bu militarist çizgiye karşı olduğunu vurgulayarak o günleri bana şöyle aktardı: “Hatta 12 Mart döneminde Sezai Orkunt’la Kemal Satır beni (İsmet) İnönü’ye şikayet etmişler. İnönü de onların hazırladığı bir sorgu metnini bana vermişti. Eskiden bu ekibin içinde Doğan Avcıoğlu ve Mukbil Özyörük de vardı (…) Eski konuşmalarımı karıştırıyorum, hep militarizme karşı olmuşum. Üstelik de solun ordu ve militarizm şakşakçılığına karşı yapmışım bu konuşmaları.”
Ecevit, solun militarizmle hesaplaşmasında önemli bir öncü rolü oynadı. 1970’lerin başında CHP içindeki bu anti-militarist çizgiyi sosyalistler küçümsedi. Ecevit ise “tarihi uzlaşı”nın ilk ve en önemli adımını atmış CHP-MSP koalisyonunun kurulmasına öncülük etmiştir. Onun halkçılık diye adlandırdığı reformcu çizgi toplumda o zaman karşılık bulmuştur. 1977 seçimlerinde CHP oyunu yüzde 42’ye çıkararak, tarihi bir rekor elde etmiştir.
Ancak araya askeri darbenin girmesiyle siyaset yeniden militarizm makasınca biçildi. CHP bölündü, sivilleşme çabaları unutuldu. Ecevit de yaşadığı deneyimlerin de etkisiyle geçmişteki kadar kararlı bir barışçı/ sivilleşmeci çizgi tutturamadı. Ecevit’in tarihi çıkışının üzerinden yıllar geçti, nice seçimler yaşandı. Türkiye’nin sivil ve demokratik bir gelecek arayışı devam ediyor. 14 Mayıs seçimleri işte bu açıdan da önemli bir “deneme” olacak.