Fethiye Çetin, avukat. 1915 Tehciri’nde ailesinden koparılan ve kimsesiz kalan (Seher) Heranuş’un torunu. Uzun süredir sanki inzivaya çekilmiş gibiydi. Sorunca “Okuyorum yazıyorum” diyordu. 12 Eylül askeri darbesi döneminde Mamak Cezaevi’nde yaşadıklarını yazmış. Benim de benim gibi binlerce insanın da yaşadığı o yeri, bir işkence merkezi olan askeri cezaevini, orada yaşananları, büyük bir ustalıkla aktarmış (Fethiye Çetin, Zulamdaki Şiir, İletişim Yayınları).
Geçmişe gidelim: Fethiye Çetin, Türkiye Komünist Partisi (TKP) davasından tutuklanıyor. TKP, şiddete karşı bir örgüttü. O günün koşullarında çatışmaların dışında kalabilmek büyük cesaret istiyordu. Ancak darbeciler için kim daha silahlı, kim daha barışçı değişmiyordu. Zulmü paylaştırırken fark gözetmiyorlardı. Fethiye’nin Hukuk Fakültesi öğrencisi olarak girdiği cezaevinde açlık grevleri, ölüm oruçları, ölçüsüz zulüm var. Tutuklular da baskıya karşı direnişin her türlü yolunu deniyor. Kadınların Mamak Cezaevi’ndeki direnişi bir efsaneye dönüşüyor. Fethiye de günlerce hücrelerde kalıyor. Hapishanenin zulüm ekibi bu durumu şöyle açıklıyor: “Kadınlar öyle direndiler ki, erkekler öyle direnemedi.” Kadınlar koğuşunda sosyalist örgütlerdeki erkek egemen yapılar da zaman zaman sorgulanıyor, sosyalistlerin bu alandaki zaafları eleştiriliyordu.
Fethiye o zaman kafalarında oluşan soru işaretlerini şöyle dile getiriyor: “Bildiğim kadarıyla sol örgütlerin lider kadrolarında kadın yoktu, gerçi göstermelik bir ya da iki istisnai örnek hatırlıyordum ama bunların ömrü de uzun olamamıştı. Kadınların yöneticilik pozisyonuna ulaşmasındaki engeller, kadın-erkek eşitliği ya da eşitsizliği üzerinde uzun uzun düşündüm. Çok çalışıyorduk, çok çabalıyorduk ama hiyerarşik yapının bir üst basamağına bile zar zor çıkabiliyorduk, karar vericiler hep yukarıdaydı ve hepsi de erkekti.” 12 Eylül askeri darbesi, sol örgütlere ağır darbe vurdu. Bu aynı zamanda bir hesaplaşmayı, “Nerede yanlış yapmıştık?” sorusunu beraberinde getirdi. Ancak 68 dönemiyle ilgili yapılmış dikkat çekici eleştirileri genelde pek okuyamadık.
Bu konuda en radikal adımları, kadınlar attı. Sosyalist örgütleri kadın meselesinde sorguya çektiler, radikal eleştiriler yaptılar. Fethiye, güçlü bir avukat oldu. Dertlere derman oldu. Hrant Dink’e yönelik linç kampanyalarında onunla birlikte saldırıları göğüsledi. Fethiye’nin bir anneannesi vardı. Adı Seher’di. Onun Ermeni gelin olduğunu çok sonra öğrendi. Heranuş, 1915 Ermeni Tehciri’nde Habap köyünden çıkan kafile içindeymiş. Palu’ya gelindiğinde kadınlar bu kiliseye kapatılmış, erkekler ise alınıp götürülmüş.
Fethiye’nin anneannesi Seher, gerçek ismiyle Heranuş da bu kiliseye kapatılan kadınlar arasındaydı. Erkeklerin hepsi öldürüldü. Kadınlar ise “Ermeni gelin” adıyla başka bir kimlik edindi. Fethiye büyük ilgi gören “Anneannem” kitabıyla bu Ermeni gelinlerin gerçek hikayesini bizlere anlatmıştı. Fethiye Çetin, ülkemizin yüz akı olan, hukukçu, insan hakları savunucusu kadınlarından. Yeni kitaplarını bekliyoruz.