Hrant’ı kaybedeli 13 yıl oldu. Önceki gün saat 15.00’te binlerce seveniyle birlikte yine vurulduğu yerde onu andık. “Öldürün” diyenler mahkum edilmedi. Eşi Rakel ve çocukları Delal, Arat ve Sera ile Agos gazetesinin kurulduğu binada ‘23.5 Hrant Dink Hafıza Mekanı’nı dolaşırken, Hrant’ın bu ülkenin topraklarına kök saldığını bir kez daha anlıyorum. Demokrasi yolculuğumuzun köşe taşlarından biri olduğunu görüyorum.
Anadolu’nun dört bir yanında Hrant’ı kalıcı kılan, haklı bir davanın peşinden koşması ve Anadolu topraklarına bağlılığı... 2000 yılının Haziran ayı, Hrant’la birlikte Trabzon’a bir toplantıya gitmiştik. Her zamanki heyecanıyla, “Oral, buralarda bir manastır olmalı, gidelim mi?” dedi. İpek’le (Çalışlar) birlikte üçümüz manastırı aramaya gittik. Sorup soruşturduktan sonra Kaymaklı Mahallesi’nin tepelerindeki Ermeni manastırını bulduk.
Duvar ve tavan resimlerinin gözleri oyulmuş olsa da kimi duvarları yıkılıp dökülse de manastır ayaktaydı. Manastır binalarını bir aile ev, ahır ve samanlık olarak kullanıyordu. Hrant, gördüğü manzaradan çok duygulandı. Binaların içinde dört döndü, Ermenice yazıları okudu. Gözleri doldu. Orada yaşayan ailelerin çocuklarıyla konuştu.
Hrant Dink, İpek Çalışlar ve Oral Çalışlar Trabzon Kaymaklı Ermeni Manastırı’nda.
1936 Beyannamesi
O günkü gezimizin fotoğraflarına bakıyorum. Hrant’la Anadolu’ya, yurtdışına birçok yolculuğa çıktık. Memleketi Malatya’daki kuzenlerini ziyarete gittik. Arguvan’da bir köyün damında gece yarısına kadar süren sohbette, yöre Ermenilerine ilişkin yeni öyküler dinledik. Antalya’da tezgahlanan bir linçi birlikte püskürttük.
Diyarbakır, Antalya, Kahire, Tahran, Şam, Amman, Brüksel, Beyrut... Beyrut’un Ermeni Mahallesi’ne, Nuray Mert ve İpek Çalışlar’la birlikte gittik. Bu bölgeye dağılmış, yerinden yurdundan olmuş Ermeniler onu gelip buluyordu. Müslümanlaşmış kadınlar, erkekler, yok olup gitmiş akrabalarının izini bulmak için ona başvuruyordu. O da Agos yoluyla buluşmalarına aracılık ediyordu.
Mallarına, mülklerine el konulmuş insanlar, okullar, kilise cemaatleri ona koşuyordu. Şubat 1999’da, Bomonti Mihitaryan İlkokulu, 1936 Beyannamesi’ne dayanarak Ermenilerin elinden alınmıştı. Okulun sıraları sokağa atılmıştı. Onun uyarısıyla Cumhuriyet’te konuyu ele alan yazılar yazdım.
Okulu kurtarmak için bir kampanya başlattık. Kanun değişti. Azınlıkların el konmuş mallarının bir kısmı geri verildi. Bu değişiklikte onun rolü büyüktü. Hrant artık tarihe mal olmuş bir Anadolu Ermenisi olarak, kalıcı bir simge. Alman edebiyatçı Jean Paul’ün şöyle bir sözü var: Anılarımız, bizi kimsenin kovamayacağı tek cennettir.