Demokrasi ve hukuk devleti birbiriyle çelişen değil birbirini tamamlayan kavramlardır. Milli irade, hukuk devletinin var olduğu yerde tecelli eder. Anayasa Mahkemesi veya diğer ismiyle Yüce Mahkeme, sistemin ve hukuk devletinin sigortasıdır. Haksızlığa uğradığını düşünen yurttaşlar, son başvuru makamı olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurur. Bu uygulama AK Parti iktidarı döneminde yasalaştı.
İktidar, bu hakkın tanınmasını önemli gördüğünü şöyle açıklamıştı: “Yurttaşlarımızın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmadan önce son bir kapı olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaları, haksızlıkları içeride çözmemiz için yeni bir imkandır.” Enis Berberoğlu davasında iki mahkeme Yüce Mahkeme’nin kararına uymadı. Olay bir devlet meselesine dönüştü. Hukuk devletinde mahkeme kararı bağlayıcıdır.
Hele de en üst başvuru kurumu olarak Anayasa Mahkemesi kararı, uygulanmak zorundadır. Mahkemeler, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymama lüksüne sahip değildir. Anayasa Mahkemesi kararlarını yok hükmünde saymaya başlarsak; ülkenin adaletle, demokrasiyle ve hukukla yönetildiğini iddia edemeyiz.
Karar ortada bırakılamaz
Bu noktada kendime şunu soruyorum: Bir yurttaş olarak, Anayasa Mahkemesi’nin veya diğer mahkemelerin kararları için veya genel olarak yasalar için “onları dinlemiyorum” diyebilir miyim? İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “Kararı uygulamıyorum” diyen hakimlerinin hesap vereceği bir kurum yok mu? Var. Onların tayin, terfi ve sicillerini belirleyen Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) var.
HSK’nın, birçok hakimi ve savcıyı hem de verdikleri kararların ardından nasıl görevden el çektirdiğini, nasıl etkisizleştirdiğini biliyoruz. HSK, Osman Kavala Davası’nda beraat kararı veren İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hakkında inceleme ve soruşturma başlatmıştı.
Görev yerlerini değiştirmişti. Bu müdahale “siyasetin yargıya müdahalesi” diye yorumlanmıştı. Mahkemelere görevinin ötesinde müdahalelerden geri durmayan HSK, Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan mahkemeler karşısında sessizliğini koruyor. Garip değil mi?
Devletin görevi
Yargı kararlarını uygulamak, onların yerine getirilmesini takip etmek, adaleti sağlamak; devlet olmanın özüdür. Eğer yargı kararı ortada kalırsa, toplumun adalete ve devlete inancı sarsılır.
Sanırım bu nedenle Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır” demek gereğini hissetti. Meclis Başkanı, hukukçu ve profesör olan Sayın Mustafa Şentop da benzer kaygılarını dile getirdi:
“Anayasa Mahkemesi karar verdi, bununla ilgili olarak ihlal kararını verdi sonuçta. Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır. Bireysel başvuru kararları da bu anlamda bağlayıcıdır.” Bağlayıcı karar uygulanmazsa ne olur? Duruma müdahale edecek kurum, HSK’dır. Gereğini yapması beklenir.