İdlib’ten can sıkıcı haberler geliyor. Son bilgi 7 Türk askeri ve 1 sivilin rejim güçlerince öldürüldüğü yönünde. Türkiye, bu saldırılara aynen karşılık verildiğini söylerken, Ankara-Moskova ilişkileri kritik bir dönemden geçiyor. Beşar Esad yönetimi, uluslararası meşruiyet zeminini genişlettikçe, rejim muhaliflerinin egemenliğindeki toprakları, adım adım geri alıyor.
Bu hamleleri, Rusya’nın ve İran’ın tam desteğini sağlayarak yapıyor. Batının tutumu da eskisinden farklı. “Esad’ın devrilmesi” projesinden çoktan vazgeçildi. “Rejim muhalifleri”nin arkasında, Türkiye dışında ciddi bir güç kalmadı. Muhalifler, ellerindeki toprakları korumakta zorlanıyorlar. İnisiyatifi kaybettikleri için, Türkiye’nin onlara desteği çok bir etki yapmıyor.
Muhaliflerin yalnızlaşarak yenilgiye sürüklenmeleri, onbinlerce yeni mültecinin daha yollara düşmesi anlamına geliyor. Bu tablo, Türkiye’yi, Şam rejimi ile birlikte Rusya ve İran’la karşı karşıya getiriyor.
İkili sıkıştırma ve çıkış
Türkiye’nin elinde iki kozun olduğu düşünülebilir: 1) Askeri gücü 2) Yeni mülteci akını konusunda Batı’yı sıkıştırma gücü. Mülteciler konusunda başta Almanya olmak üzere Batı’da kısmi bir duyarlılık yaratmak mümkün. Ancak ne olursa olsun Türkiye dış politika alanında tarihinin en zor dönemlerinden geçiyor.
Doğu Akdeniz’den, Libya’dan, Suriye’den olumlu sinyaller gelmiyor. Bölgede Türkiye aleyhtarı bir büyük ittifak oluşmuş gibi bir hava var. Bir süre önceye kadar, değişik uluslararası kombinasyonlardan yararlanılarak, ABD-Rusya rekabeti dahil değişik çelişmeler kullanılarak, belli bir yol alınabiliyordu.
Bölgedeki askeri gücü, büyük ekonomik potansiyeli nedeniyle Türkiye, bütün olumsuz yaklaşımlara rağmen, belli ölçüde etkin bir dış politika sürdürebiliyordu. Durum değişiyor. İdlib krizi, uyarıcı ögeler taşıyor ve risklerin iyice arttığını gözler önüne seriyor. Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı, şimdiye kadar bir ağırlık olarak düşünüldü. Bir önleyici güç olarak sunuldu. Son dönemde bu ağırlık giderek bir yük haline gelme potansiyelini içinde barındırıyor.
İdlib’ten sonra Afrin, sonra Tel Abyad’daki Türk ordusunun varlığı, belli ki Şam rejimi tarafından gündeme getirilecek. Karışık, karmaşık ve sonunun nereye varacağını kestiremediğimiz bir dönemden geçiyoruz. ---- Tiyatro: “Ay Işığında Şamata” Yazan Haldun Taner... İstanbul B.B. Şehir Tiyatrosu. Oyun, bir doğum günü partisinde geçer. Farklı gelir, statü ve meslek grubundan insanlar, olumsuz, itici, bağnaz, kibirli ve düzenbaz kişiliklerle çıkar karşımıza.
Seyirci oyunun karamsarlığına tepki gösterince, ikinci perde tam tersi bir ortam içinde gelişir. 26-27-28-29 Şubat 20.30’da Gaziosmanpaşa Sahnesi’nde.