Kadir İnanır’la Dalaman’ın Akkaya Vadisi’nde sabah yürüyüşünü yaptığı sırada konuştuk. Hayat arkadaşı, tiyatro ve sinema oyuncusu Jülide Kural’la Dalaman’ın dağ yamaçlarındaki evlerinde kalıyorlar.
Alo Kadir günaydın...
Evimiz, Dalaman Nehri’nin çıktığı Akkaya Vadisi’nde. Burada genellikle yabancılar oturuyor. Şehirden uzak dağda kendi özyönetimi var. İhtiyaçlarını oradan karşılıyorsun. Yaz-kış geliyoruz fırsat buldukça. Virüs de bahane. Birikmiş yazılar kitaplar, anılar hepsini toparlama şansımız oldu.
Nelerle ilgileniyorsunuz?
Gündemi takip ediyoruz. Bütün yaşam unsurlarının ne kadar birbirine bağlı olduğu belirgin hale geldi. İnsanları barışa ortaklaşalığa çağırırken haklı olduğumuz da ortaya çıktı. Bireysel mutluluk diye bir şey kalmadı. Zaten de temelde yoktu. Ama şimdi iyice açığa çıktı. Parası olan Londra’ya seyahat edemeyeceğine, istediği mağazadan alışveriş edemeyeceğine göre... Vicdan sahibi olma yönünde hızla ilerlediğimize inanıyorum.
Ne okuyorsunuz? Jülide ne okuyor sen ne okuyorsun?
Neler okumuyorum ki. Jülide’yle birçok yerde örtüşüyoruz. Ben istatistiki raporlar okuyorum. Şu an dünyadaki silah sanayini araştırıyorum. Silah sanayi niye var? Referans kitapları buldum. Notlar çıkarıyorum. Bu konuda bilgi sahibi olmamız gerekiyor. Çok fazla şey silah sanayine bağlı.
Bazıları diyor ki, “karantinadan sonra, daha barışçı bir dünya gelecek”, bazıları da dijital diktatörlüğe doğru gittiğimizi söylüyor.
İkinci savın yaşama şansı yok. Benim savunduğum tek bir gerçek var. Bir ev düşün, yaşam kaynağı olan para ve gıda girmediği sürece, hiçbir düzen ayakta kalamaz.
Daha gündelik bir şey sorayım. Ben bulaşık, yemek, temizlik gibi işler yapıyorum? Ev işi olarak sen ne yapıyorsun?
Ben de becerebildiğim kadarıyla katkıda bulunuyorum. Mesela yeşillik alırsam onları temizliyorum. Burada yardımcı bulmak da zor. Paylaşarak yapmaya çalışıyoruz her şeyi.
Yürüyüş yapıyor musun?
Günde 2 saate yakın yürüyorum. Orman burası. Aldığımız her şey köylünün kendi ürettiği şeyler. Buralarda marketler bile köylüden alıyorlar. Kendi yoğurdumuzu yapıyoruz. Organik besleniyoruz.
Televizyonunuz var mı?
Bütün dünyanın televizyonlarını izleme şansımız var. Birilerinin kıskaca aldığı kanallarla sınırlı kalmıyoruz. Ülkeden başka hiçbir sıkıntımız yok.
Sinema sektörü korona krizinden sonra toparlanabilecek mi?
Dünya bir gerginliğe girdiği zaman ilk tokadı sanat yer. Büyük ihtiyaç kaynağı olmasına rağmen en sona atılmıştır. Sinema sektöründeki şirketlerin durumları ortada. Zaten sansür var. Şunu yasaklıyorum demiyor ama bütün yaptığın işleri vali vesayetine sokabiliyor. Ona dokunma, buna dokunma, nasıl bir sanat yapılacak… Sanatın toplumu aydınlatma yönlendirme gücü diri tutulmadıkça, toplumun çağı yakalaması zordur. Atatürk “Sinemaya gereken ehemmiyeti veriniz” demiş. Onlar da “He ya... Gerektiği kadar veriyoruz, uzatma kardeşim” demişler.
Kafanda bir film projesi var mı?
Ülkedeki gerçekleri çekmek gerek. Hikaye aramaya gerek yok.