Her seçim bir yarıştır. Türkiye bir seçimden geçti. İktidardaki AK Parti, MHP ile ittifakını sürdürerek 5 yıl daha Türkiye’yi yönetme imkanını elde etti. Kemal Kılıçdaroğlu, seçim kampanyasını, sosyal demokrasinin, CHP’nin kalıplarını zorlayan bir ufuk içinde yürüttü. Geçmişte muhafazakar kampta yer almış isimlerin liderliğindeki üç partiyi de kapsayan demokrasi temelli bir seçim ittifakı kuruldu. Kürt siyasi akımının desteği de hedeflendi. Keza ülkücü gelenekten gelen parti de müttefik olarak dahil oldu. Herkes elinden geleni yaptı. “Türkiye artık farklı bir mecraya girsin” diyenler, Avrupa Birliği üyeliğini isteyenler, Kürt meselesinin masaya getirilmesinden yana olanlar, bu yeni ittifaktan umuda kapıldı.
CHP gibi Cumhuriyet kurucusu bir partinin eski katılığından sıyrılarak esnek ve birleştirici bir önderlik altında, toplumun muhafazakar kesimlerinin de desteği ile yeni bir uzlaşma cephesi yaratması, yeni kapılar açabilirdi. Çeşitli engelleri aştığına tanık olduğumuz Kemal Kılıçdaroğlu, sonuç olarak, hedefine ulaşamadı. İttifakın tam anlamıyla benimsenmediğini de hep birlikte gördük. Siyasette uzlaşma zor ve çetrefil bir meseledir. On yıllarca “bölücülük ve irtica”yı Cumhuriyet’in varlığına tehdit olarak tanımlamış ve bu tanım etrafında siyaset yapmış bir devlet partisi olan CHP’nin kendine özgü zorluklarını da ayrıca hesaba katmak gerekir.
Seçimi yalnızca Kılıçdaroğlu mu kaybetti?
Muharrem İnce’ler ve daha niceleri işte bu değişime, bu denemeye katılmak istemedi.. Şimdi gelelim kritik noktaya: Seçimi yalnızca Kılıçdaroğlu mu kaybetti? “Sen kaybettin git” diyenler, yenilginin verdiği acıyı böylece tek kişinin üzerine atarak ve onu döverek rahata ermek istiyor olabilir. Kılıçdaroğlu CHP’nin daha geniş bir kitle partisine dönüşmesi için gereken asgari koşulların önemli bir bölümünü gördü ve o koşullara göre bir yaklaşım geliştirmeye çalıştı.
Partisi ve müttefikleri içinde, onun yaklaşımını benimsemeyenler de oldu. Sonuç olarak ortaya çıkan birikim iktidara gelmeye yetmedi. Tüm faturayı sadece Kılıçdaroğlu’na kesmeye çalışanların bir kesimi, ittifak siyasetini, helalleşmeyi benimsememiş olanlardan oluşuyor. İkinci bir kesimi, “Yenilginin acısını kimden çıkarmalıyız?” diye bir anlamda depresyona girenler oluşturuyor. Kılıçdaroğlu’nu, dövseniz de sövseniz o yeni bir CHP kurguladı. Peki bu dönüşüm bundan sonra nasıl devam edecek? Buna CHP kitlesi karar verecek.