Cumhuriyet tarihi boyunca kendi eylemi veya tutumu nedeniyle “özür dilemiş” bir yöneticimiz pek olmadı. Veya belki vardır ama ben görmedim, duymadım, hatırlamıyorum. Dilruba Kayserilioğlu isimli genç bir kadın, sokak röportajındaki AK Partili’lere yönelik hakaret sayılan sözleri nedeniyle tutuklanmış, sonra serbest bırakılmıştı. Hakaretin tutuklamaya gerekçe olması yanlış. “Şunu dedin içeri at, bunu dedin içeri at”…
Bu, giderek bir alışkanlık haline geliyor. İnsanların düşündüğünü söylemekten çekineceği bir ortam yaratılıyor. 9 Eylül’de, İzmir’in kurtuluş gününde, Dilruba’ya rastlayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, onu yanına oturttu. Bir anlamda Dilruba protokol sıralarına davet edilmiş oldu. Hemen ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sert dille Özgür Özel’e çağrıda bulundu.
“Hakaret edeni yanına oturtma, bana bu nedenle bir özür borcun var” dedi. Özgür Özel de alışık olmadığımız şekilde Dilruba adına Cumhurbaşkanından özür diledi. Onun bu tutumu AK Parti çevrelerinde de CHP çevrelerinde de değişik tepkilere neden oldu. AK Parti’liler Özel’in açıklamasını beğenmedi. “Dilruba adına değil kendisi adına özür dilesin” dediler. CHP ve muhalefet içindeyse ikircikli bir yaklaşım söz konusu.
CHP içindeki sert kanat zaten diyalog kurulmasını bile zararlı görerek Özel’in tutumunu onaylamıyor. Özgür Özel’in ısrarla sürdürdüğü diyalog yolunu, normalleşme kanalını kapatabilmek noktasında kendilerini zor tutuyorlar. Toplumun ve CHP seçmeninin önemli bir çoğunluğu ise Özel’in kapıyı açık tutan çizgisini destekliyor gibi görünüyor. En azından anketlerde bu yönde bir eğilim dikkat çekiyor.
Özgür Özel’in, AK Parti’lileri hedef alan hakareti doğru bulmadığını belirtip, özür dilemesi, bence siyasi geleneklerimiz açısından bir yenilik. Eğer taraflar uzlaşma ve demokratikleşme açısından bir hamle yapmak isterlerse, buradan başlayabilirler. Açın tarih kitaplarını, özür dilemiş kaç siyasetçi var?
Biri, Willy Brandt. Alman Başbakanı Brandt, milyonlarca Yahudi’nin canına kıyan Alman devleti adına Polonya halkından soykırım anıtı önünde diz çökerek özür dilemişti. Hiçbir gerekçeye, hiçbir bahaneye sığınmadan Almanya’nın geçmişine yönelik bir çıkış yapmıştı. Willy Brandt’ın bu çıkışı siyaset tarihindeki yerini almıştır. Ancak özür dilemek siyaset sahnesinde pek görmeye alışık olduğumuz davranışlardan değil.
Özgür Özel’in çıkışı da alışık olmadığımız, ezberleri bozan bir çıkış. Bu anlamlı adıma karşıdan anlamlı bir cevap gelirse ciddi bir engel aşılmış olur. İç siyaseti normalleştirmeye niyetli bir siyasetçi bunu bir başlangıç olarak değerlendirebilir. Şöyle bir söz var zaten: “Özür dilemek hayatın süper yapıştırıcısıdır. Özür dileyerek hemen hemen her şeyi tamir edebilirsiniz.”