12 Eylül’ün ardından, Ankara Merkez Komutanlığı Tutukevi’ndeyiz. Alparslan Türkeş ve MHP yöneticileri hakkında iddianame yeni yayınlanmış. Tarih 29 Nisan 1981. Aralarında Türkeş’in de bulunduğu 220 sanık hakkında idam istenmiş. MHP’liler harıl harıl savunmalarını hazırlıyor. İki hafta geçmeden, MHP’liler yeni bir haberle sarsılıyor. Tutukevi salonunda haberleri izliyoruz.
Spiker başlıyor: “Mehmet Ali Ağca, Papa’yı vurdu.” Ben de cezaevi günlüklerime şu notu düşüyorum: “Salonda büyük bir sessizlik oldu. Olayın zamanlaması kötüydü. İddianameyle aynı ana denk gelen bu eylem MHP’lilerin uykularını kaçıracak düzeydeydi.” Ertesi gün, o dönemde MHP yöneticilerinden olan Yaşar Okuyan, şu yorumu yaptı: “Bu eylem bir provokasyondur. Bizi zor duruma düşürmek için KGB veya CIA’in tezgahlamış olması mümkündür.”
Ülkücü, ülkücüyü vuruyor
Aradan 40 yıl geçti. O zaman MHP davasından idamla yargılanan ve hapis yatanlardan biri de Selçuk Özdağ idi. Eski milletvekili, Gelecek Partisi Gn. Bşk.Yrd. Özdağ, Cuma namazına giderken saldırıya uğradı. Kafasındaki yarıklara 17 dikiş atıldı. Olayla bağlantılı bir gazeteci de feci şekilde dövüldü.
Aynı günlerde MHP lideri Bahçeli, Karar gazetesinin üç yazarını ağır bir dille suçladı, “Kiralık köşe yazarları MHP’yi hafife almasın” dedi. Hedefindekilerden biri de 12 Eylül döneminde Türkeş’le birlikte idamı istenen eski MHP yöneticisi gazeteci-yazar Taha Akyol.
Siyasette şiddet
Partiler, şiddeti bir yöntem olarak seçerlerse, siyasi polemikler kanlı sonuçlar doğurursa, nerede duracağı bilinmeyen bir kaosa sürüklenir, zararlı çıkarız. Bunu en iyi bilmesi gerekenlerin bir kısmı, bugün MHP saflarında. 12 Eylül’de askeri cezaevinde onlarla günler süren sohbetler yaptık.
Sağdan ve soldan binlerce gencimizin nasıl kışkırtıldığını, iç çatışmanın kurbanı olduğunu uzun uzun konuştuk. Bunları hapishane koridorlarında, hastanelerde konuşmak yerine, makul mekanlarda konuşmak da mümkün. Mesela TBMM’de…
Veya şöyle diyelim: Mümkün olabilmeli… Şiddeti siyaset unsuru haline getirmeden, meseleleri tartışabilmeliyiz. Türkeş’le cezaevinde yararlı sohbetlerimiz oldu. Bunları yazdım (Liderler Hapishanesi, Everest Yay.) Kaybettiğimiz demokrasinin ne kadar kıymetli olduğunu MHP’nin kurucu lideri defalarca dile getirdi. “Demokrasiden yana olan güçlerin birlik olması gerekir. Özellikle parlamenter partiler yeniden demokrasinin yerleşebilmesi için eski ayrılıkları bir yana bırakarak ortak hareket etmeliler. Geçmişte hatalarımız olabilir. Biz bunları unutmaktan yanayız.”
Tabii olan olmuştu. Bu ülkenin geleceği için, çocuklarımızın barış içinde yaşaması için, bir kez daha, şiddet tercihinin yol açabileceği sonuçları düşünelim. Duralım, düşünelim. İspanyol çizer Antonio Fraguas de Pablo şöyle der: “Şiddet, kişinin başkalarının fikirlerinden korkması ve kendi fikirlerine az inanmasıdır.”