Sabo, yani Sabahattin Çetin bizim kuşağın renkli isimlerinden. Bir gün siyasetçi olarak çıkar karşınıza, bir başka gün sinemacı. Aslında o meslek olarak demiryolcudur. Sabahattin’in 'Hatırlamak' başlıklı sinema ve siyaset anılarını (Pikaresk Yayınevi) okuyorum. Iğdır’da başlayan bir hayat. Babanın görevi nedeniyle şehir şehir dolaşan bir aile. Sabahattin’i 1974 Af Kanunu nedeniyle serbest bırakıldığımızda tanıdım.
50 yıla yakın bir arkadaşlığımız var. Tanıştığımızda 'Tarihsel Moment- Sosyalist Birlik' dergisini çıkarıyorlardı. Sosyalistlerin birliği çabalarını şöyle noktalamıştı: “Ancak unuttuğumuz bir şey vardı: Sosyalistler değil ama şefler 'birlik' fikrinden nefret ederlerdi. Bu nedenle derginin dört sayılık serüveni olumlu sonuç vermedi.” Sabo, 'Mehmet Abi' dediği, çok etkilendiği bir sosyalistten söz ediyor: Sol çevrelerde 'Gözlüklü Mehmet Efendi' diye anılan, TKP kayıtlarında Veli Gündüz diye geçen, Mustafa Oktay. 1970’lerde kaçak olarak Türkiye’ye dönmüş.
1940’larda İktisat Fakültesi'nde öğrenciyken Nazım’a özgürlük kampanyalarına katılmış, çıkardığı N. Hikmet dergisi nedeniyle hapis yatmış. Çıkınca yurtdışına gitmiş, Budapeşte’de TKP’ye üye olmuş, Nazım Hikmet’le arkadaşlık etmiş. Yıllar sonra Türkiye’ye dönmüş. Gerçek kimliği 1981 yılında gözaltına alınınca ortaya çıkmış. Mustafa Oktay 2015 yılında yaşamını yitirdi.
Sevinç İnönü ve Joan Baez
Sabo, SHP’de çalışırken Erdal İnönü ve Aydın Güven Gürkan’ı yakından tanır. İnönü’yü 'Eğlenerek siyaset yapan siyasetçi' diye tanımlar: “Erdal Bey gönüllü bir politikacı değildi… Genel başkan iken kendi rızasıyla politik hayattan çekilme erdemini gösteren başka birini hatırlamıyorum.
Sevinç Hanım da isteksizliği körüklüyordu. Genel başkanlık yaparken kullandığı eski model bir Passat’ı vardı ve zaman zaman yolda stop edince iterek çalıştırırdı.” Erdal Bey yokken Sevinç Hanım’ı konserlere de götüren Sabahattin, Joan Baez’le bir tekne turunun keyfini yaşar. Sevinç Hanım’ın davetli olduğu bir gecedir. “Gecenin bir vakti Çubuklu’daki bir gece kulübünün iskelesine yanaştık. Joan Baez’le saatlerce dans ettim. Yorulup biraz dinlenince haydi deyip kollarını bana uzatıyordu.”
Sinemacı
Sabo, kardeşi Sinan Çetin’le sansürde kırpılan “Bir Günün Hikayesi” filmiyle sinemacılığa başlar. Film, sansür edilmemiş haliyle, Hyeres Film Festivali’nde, 'halk ödülü'nü kazanır. Ünlü Fransız yönetmenler Claude Chabrol ve Francois Truffaut ile tanışır.
“Tanıştırıldığımda en çok heyecanlandığım kişi İngiliz oyuncu Vanessa Redgrave oldu” diyor. Sabahattin’in anıları siyasetçi ve sanatçılardan ibaret değil. Gençlik yıllarında Üsküdar’da kızlarla olan maceralarını, başına gelen komik olayları da anlatmış. O kısımlar belki de daha ilginç. Sabahattin’in hayatı, kişisel olduğu kadar bir kuşağın ortak hikayesi olarak da okunabilir. Daha başka neler anlatıyor diye merak ediyorsanız, 'Hatırlamak' kitabını okumanızı öneririm.