Gazze’nin bombalanmasıyla başlayan son süreçte, Filistin’den Mısır’a 100 bin mülteci geldi. Mısır, ekonomik sorunlarla boğuşan bir ülke. O yüzden bu sınırlı sayıdaki mülteci bile Mısır ekonomisi açısından risk anlamına geliyor. Rusya-Ukrayna ve İsrail- Filistin konusunun yarattığı gerilim, çevre ülkeleri, özellikle de Müslüman ülkeleri, çözüm konusunda daha aktif olmaya zorluyor. Erdoğan-Sisi görüşmesini bu çerçevede anlamaya çalışmak yararlı olabilir.
Erdoğan ve Sisi… Nefretle başlayan bir süreç… Ama her iki lider de “yeni” kavramından hoşlanıyor. Her iki lider de “istikrar” kavramından hoşlanıyor. Erdoğan’ın bir dönem sıklıkla “Yeni Türkiye”den söz etmesine benzer şekilde, Sisi de kendini “Yeni Mısır”ın önderi olarak görüyor. Darbeyle iktidara geldiği 2013 yılından bu yana, Mısır’daki birçok şeyi, örneğin Süveyş Kanalı’nı bile yenilemek ve uzatmak için projeler geliştiren Sisi, şu an Kahire’nin 45 kilometre doğusunda yeni bir “mini başkent” inşa ediyor. Ülke yönetim binalarını oraya taşımayı planlıyor. Henüz bir ismi olmayan bu mini başkentte halihazırda Sisi tarafından Afrika’nın en yüksek gökdeleni inşa edilmiş durumda. 2018’de başlayan inşaat, 2024’te bitmiş. Sisi’nin bundan 11-12 yıl önce protesto edildiği Rabia Meydanı’ndan uzak bir yere taşınmak istemesi, anlaşılabilir. İlginç bir nokta da ordunun toplumsal hayatın ve ekonominin birçok alanındaki aşırı baskınlığı. Bu da Mısır’ın “Yeni Türkiye”ye değil “Eski Türkiye”ye benzeyen tarafı olsa gerek.
Sisi, kendine göre yenilikçi, kendince “modernist” bir devlet adamı. Muhaliflerine karşı sert, baskıcı ve otoriter olmakla birlikte Mısır’ın uluslararası ilişkilerini küresel sistemin normalleri içinde ele almayı başarabiliyor. Sisi, Arap dünyası ölçütlerinde laiklik yanlısı, hatta neredeyse aydınlanmacı sayılabilecek veya en azından öyle görülmeyi tercih eden bir lider.
Mısır, laik-islamcı geriliminin yanında, derin sınıfsal gerilimlerin de eskiden beri var olduğu bir ülke. Orta halli, sıradan bir Mısırlı’nın sadece eğitim yoluyla toplumda istediği yere gelmesi çok zor. Aile ve bağlantılar çok belirleyici. Bu Sisi’den çok önce de böyleydi, hâlâ da böyle.
Bugünlerde, Arap Baharı diye anılan rüzgarın tersine döndüğü bir zamanda, Türkiye Sisi’yi ağırladı. Nihayet Sisi ikna edildi ve Türkiye’ye geldi. Sisi’yi ağırlamanın psikolojik ağırlığını üzerlerinde hisseden AK Parti’liler, kendilerince durumu şöyle izah ediyorlar: “Bizim önceliğimiz sokaktır. Biz liderlerden önce sokağa sesleniyoruz, sokakta karşılığımız var.”
Her ne kadar Mısır halkında son dönemde ekonomik nedenlerden ötürü Sisi’ye karşı bir tepki olsa da Sisi de belli bir kitleye hitap ediyor. Mısır’ın seçim yoluyla tercih ettiği isim, Mursi’ydi. Ancak Mursi, Mısır aristokrasisine ve askeri elite söz geçiremedi. Kaybetti. Türkiye’nin bugünkü muhatabı Sisi. İstesek de istemesek de böyle bir gerçekle karşı karşıyayız.