Ayhan Ogan "Yeni bir devlet kuruyoruz, kurucusu da Tayyip Erdoğan'dır" dedi mi, dedi... Sonuç olarak, bir fikir ve bir saptama..
Bu teoriyi dillendiren kişi, sıradan biri de değil. AK Parti iktidarını kararlılıkla destekleyen Sivil Dayanışma Platformu'nun başkanı. Ayrıca kendisi geçen dönemde partinin MKYK üyesiydi.
Toplumun bir kesimi, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin adım adım tasfiye edildiğini düşünüyor. Bu kesime göre; amaç, bir din devleti kurarak laik cumhuriyeti yok etmek...
Belki de, bu tür korkular, vehimler gerçek değil, ya da abartılı. Ancak bazı uygulamalar (eğitime “cihat” maddesini eklemek, giyime, kuşama yapılan müdahaleler vb.) endişeleri körüklüyor. "Biz dememiş miydik" çıkışları artıyor.
Yanlış hedef: Tek Türkiye
Bu ülkede, yeni bir devlet kurmanın ve kurabilmenin nedenleri de yok, bunu oluşturabilecek bir sosyal taban da yok, yön verebilecek bir irade de yok.
Peki ne var? Ülkeyi belli bir görüş yönünde yeniden düzenleyebileceğine inanan bir “mühendislik” var: Tıpkı, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarındaki “egemen irade” gibi, “bütün toplumu tek bir ideoloji etrafında yeniden kalıba dökebileceğine inanmış” bir egemen söylem...
Geçenlerde bu köşede tarihçi Şükrü Hanioğlu'nun bir yazısından söz etmiştim. Hanioğlu, bu yeni eğilimi, geçmiş tarihsel tecrübelerin ışığında değerlendiriyor ve "Tek Türkiye" hedefinin geçmişte büyük tahribatlara neden olduğunu, amacına ulaşamadığını belirtiyor. Benzer bir kaderin bugünkü toplum mühendisliğini beklediğine de dikkat çekiyor. İki Türkiye'nin birbirini yok etmesinin mümkün olmadığını, çatışmayı kışkırtmanın çok büyük zararlara yol açtığını söylüyor. Çıkış yolu, “iki Türkiye'nin de birbirini kabullenebileceği, yaşam tarzına, dünya görüşüne saygı temelinde bir uzlaşma”nın aranması...
Ayhan Ogan'ın söylediğini, bir toplum mühendisliği eğilimi olarak görmek mümkün. Belki onu bile kast etmedi. Ancak, önümüzde böyle bir sorun olduğu gerçeğini, hatırlamamızı sağladı...
Toplumu (veya onun bir kesimini) kendi beklentileri doğrultusunda kalıba dökebileceğini düşünenler, her zaman vardı, bundan sonra da var olacaklar. Ancak, hangi akım hangi mühendisliği amaçlarsa amaçlasın, her birey kendi hayatını yaşar. Bireysel dünyaları, bireysel farklılıkları ezebilecek boyutta bir mühendislik; çok mümkün olmadığı gibi, sürdürülebilir de değildir.
Bu gerçeği kabullenebildiğimiz oranda, zaman kazanırız. Yeni bir devlete değil, tüm farklılıkların birlikte var olabileceği, yeni bir eşitlik, anlayış, insanlık ve hoşgörü zeminine ihtiyacımız var.
09 Ağustos 2017, Çarşamba 05:00
Haberin Devamı