Baharda her zamankinden daha yorgun, halsiz, depresif ve uykulu hissediyorsanız bahar yorgunu olabilirsiniz. İşte, bahar yorgunluğuna yol açan nedenler...
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Derya Uludüz anlatıyor...
1- İç saatimizin mevsimsel geçişe uyum sağlayamaması
Hepimiz, vücudumuza ne zaman uyuyacağını, yemek yiyeceğini, çalışacağını, acıkacağını söyleyen bir biyolojik iç saate sahibiz. Bu iç saat, sirkadiyen ritim olarak da adlandırılır. İç saatimiz 24 saatlik bir döngüyle vücutta çeşitli hormonal değişikliklere neden olur. Ancak iç saatimiz içsel veya dışsal herhangi bir değişiklikten kolaylıkla etkilenebilir. Mevsimsel geçişler bu değişikliklerin başında gelir. Kış aylarında, dışarısı soğuk ve karanlık olduğundan vücut kendini korumak için iç sıcaklığını düşürür ve metabolizmayı yavaşlatır. Aslında hepimiz kışın bir nevi ‘kış uykusuna’ gireriz. İlkbahar geldiğinde, günün uzaması, daha fazla güneş ışığı, artan enerji tüketimi, sıcaklık ve nem artışı gibi değişiklikler, vücuttaki hormon düzenini tamamen değiştirir.
Melatonin düşüşe geçer
Kışın vücudumuzda daha fazla uyku hormonu melatonin dolaşırken, bahar sıcaklarıyla birlikte melatonin üretimi azalır. Beynimizdeki pineal bezimiz ne kadar fazla ışığa maruz kalırsa o kadar az melatonin üretir. Kış aylarında mutluluk artırıcı hormonlar olarak bilinen serotonin, dopamin ve endorfin seviyesi düşer. Kıştan bahara geçince hormonal sistemler yeniden değişime uğrar. Tüm bu hormonal değişiklikler vücut için ağır bir yük olabilir. Değişikliklere uyum sağlayana kadar kendimizi yorgun hissedebiliriz. Ek olarak, ilkbaharda sıcaklık yükseldiğinde, kan damarları genişlediği için kişinin kan basıncı düşer. Bu da yorgunluk, baş ağrısı gibi belirtilere neden olabilir. Yaşlılar, bağışıklığı zayıf olanlar, dengesiz kan dolaşımı olanlar, düşük tansiyonu olanlar veya kış boyunca çok az egzersiz yapanlar daha fazla yorgun hisseder.
2- Mevsimsel duygudurum bozukluğu
Eğer bahar yorgunluğu inatçı bir şekilde devam ediyorsa, o zaman altında dikkate almanız gereken ciddi bir hastalık yatıyor olabilir. Bunlardan biri de ‘mevsimsel duygudurum bozukluğu’dur. Tipik olarak, sonbaharda veya kışın başlar ve ilkbaharda azalır. Ancak mevsimsel duygudurum bozukluğu olan her 10 hastadan birinde, ilkbahar veya yaz aylarında depresyonun geri dönmesi ile model tersine döner. Buna ters mevsimsel duygudurum bozukluğu döngüsü denir, yaygın belirtileri arasında yorgunluk, uykusuzluk, sinirlilik, huzursuzluk, iştahsızlık ve kilo kaybı yer alır.
Eğer aile öykünüzde depresyon veya bipolar bozukluk varsa, bu belirtileri daha çok ciddiye almalısınız. Bilimsel çalışmalar, majör depresyon veya bipolar bozukluğa sahip olan kişilerde, ilkbahar değişimlerinin hastalığı kötüleştirebildiğini kanıtlıyor. Bunda hormonal seviye değişimleri, kan damarlarının genleşmesi, uyku döngülerinin bozulması gibi pek çok faktör etkili olabiliyor. Mevsimsel duygudurum bozukluğu tedavi edilmezse sosyal çekilme, okul veya iş sorunları, madde bağımlılığı, anksiyete, yeme bozuklukları, intihar düşünceleri ortaya çıkabiliyor.
3- Mevsimsel alerjiler
Bahar, tomurcuklanan ağaçları, çiçek açan bitkileri ile bize güzellikler sunar ama bir yandan da rüzgarın ve yağmurun havaya uçuşturduğu polenler, küfler mevsimsel alerjileri tetikler. Alerjenler her zaman nezle, hapşırık ve kırmızı gözler gibi belirtilere yol açmaz. Bazen de yorgunluğa, halsizliğe, kötü ruh haline, sinirliliğe neden olur. Hatta bazı çalışmalarda, alerji ve depresyon arasında bir bağlantı olduğu tespit edilmiş. Buna göre, hem bipolar bozukluğu hem de aktif polen alerjisi olan kişilerde depresyon en yoğun şekilde polen dönemlerinde kötüleşiyor. Buna ek olarak, şiddetli alerjiler iyi bir gece uykusu almayı zorlaştırıyor, yetersiz ya da kalitesiz uyku da depresyon belirtilerine katkıda bulunabiliyor.
4- Vitamin ve mineral eksiklikleri
Kışın, vücudumuz yazın olduğundan daha fazla kalori, yağ ve karbonhidrat tüketme eğilimindedir. Çünkü kendini evrimsel olarak hasatın, meyve ve sebzenin olmadığı, av hayvanlarının uyku deliklerinde saklandığı ‘açlık’ mevsimine hazırlamak ister. Bu yüzden en fazla kalori alabileceği besinleri yemek ve depolamak eğilimindedir. Ancak hormon ayarlama döneminde yenilenmeye başlayan vücut, bu yağ ve karbonhidrat depolaması yerine daha fazla vitamin ve proteine ihtiyaç duyar. Ne var ki kış ayının sonuna geldiğinizde, vitamin ve mineral depolarınız genellikle tükenir. Örneğin, D ve C vitaminleri gibi enerjimizi artıran vitaminler, güneş ışığının ve taze meyvesebzelerin mevcudiyetine bağlıdır. Bu dönemde D ve C vitaminlerinin yanı sıra, demir, magnezyum, selenyum, çinko, kalsiyum ve potasyum eksiklikleri ile B, E vitaminlerinin eksikliği çok yaygındır. Bu eksiklikler sizi bulaşıcı hastalıklara ve bakteriyel enfeksiyonlara daha duyarlı kılar. Vitamin ve mineral eksiklikleri kan dolaşımı sorunlarına, yorgunluğa, halsizliğe ve baş ağrısına yol açabilir. Demir eksikliğinin neden olduğu anemi, yaygın olarak yorgunluğa neden olur.
Dahası, B1 ve B6 vitaminlerinin eksikliği, beyindeki serotonin miktarında bir düşüşe neden olur. Bu da karamsarlık ve halsizlikle sonuçlanır. Yapılan bir çalışma, 300 kişinin yüzde 80’inde ilkbahar başlangıcında önemli bir D vitamini eksikliği olduğunu bulmuş. D vitamini eksikliği, enerji düşüklüğü, halsizlik, depresif ruh hali, uyku sorunları ile oldukça yakından ilişkilidir.
5- Uyku problemleri
Kış aylarında gece yarısından sonra yatabilir, sabah da geç uyanabilirsiniz. Çünkü sabahları hava hâlâ nispeten karanlıktır. Bunu güneşli mevsimlerde başaramazsınız çünkü güneş çok daha erken doğar. Aydınlık bir ortamda uyumak gerçekten zorlaşır. Ayrıca ilkbaharda akşamları sosyalleşme sıklığı artar ve genellikle gece yatağa daha geç saatlerde gidersiniz. Ek olarak ilkbaharın gelmesiyle azalan melatonin hormonları ve artan enerji hormonları (serotonin, dopamin, östrojen gibi) uyku sorunları yaşamanıza neden olabilir.
Öte yandan, baharla birlikte artan alerjiler, uykunun daha derin, daha onarıcı aşamalarına ulaşmasını engeller. Bu da yorgunluk ve enerji düşüklüğüne neden olur. Amerika Astım ve Alerji Vakfı’nın 2013 yılında yaptığı bir araştırma, burun alerjisi olan kişilerin yüzde 59’unda uyku kalitesinin de bozulduğunu ortaya koydu.