Darbe... Ne kibar isim. İhtilâl’in, sosyetedeki lâkabı.
Yakışıyor. Çok da masum görünüyor.
......
27 Mayıs’a devrim dediler. Ahali de yedi oturdu. 12 Mart’a müdahale dediler. O da cuk oturdu. 12 Eylül’e Bayrak Harekâtı dediler...
Eh, kimsede itiraz edecek derman kalmamıştı. Alkışlarla kabul gördü.
Fakat şu kepazeliğe darbe mi diyeceğiz hâlâ? Ne darbesi? İşgal demek bile yetmez.
İstila demek hiç yetmez. Niyet kanlı bir ihtilâl’di. Kibarımgıllas biçimde ona hâlâ darbe demek, en azından bir rütbe bahşetmektir. Sırf darbe de değil. Darbe girişimi. Ne büyük laf.
Asker kılığına girmiş çeteciler başkaydı, Şanlı Ordu başkaydı. Nitekim... Çeteciler, kendilerine tepsi içinde sunulmuş bir harekât planını beceremeyip, yüzlerine gözlerine bulaştırdı.
Şanlı Ordu ise hemen sınırötesi bir operasyona girişecek kadar yüksek bir kondisyon ve performans sergiledi. Zaten de dünya en çok buna şaşırdı.
......
- Ya halk?
Tam 30 gün demokrasi nöbeti tutan halk var ya işte, bu güzel insanlara Joe Biden’ın demokrasi getirmesi isteniyor... İsteyen de tankların arasından sıvışıp giden demokrasi şampiyonları... Hangi birini yazayım?
Bunlar onlardı
Kıyameti kopardılar. Üniversiteye Katarlı gençler sınavsız girecek yalanıyla ortalığı birbirine kattılar.
Ama öyle utanmazlar ki...
5-6 yıl önce, sınav sorularını çalarak binlerce gencin hakkını hukukunu ve istikbalini yiyenler de bunlardı.
15 Temmuz’a yaklaştıkça, bakalım daha neler hatırlayacağız?