ByLock’çu milletvekillerinin isimlerini öğrenemeden, bu yıl da geldi geçti. Daha önce de iki yıl geçmişti. Yani üç yıldır bu yalan’la yaşıyoruz. Hem de yalancılarla birlikte.
2021’den kalan bir meçhul de şu: “Siyasi cinayetler olabilirmiş.” Ne cinayeti ulan? Kim kimi öldürüyor? Aldırmayın. Ölen ya da öldüren yok. Öylesine bir laftı işte. Maksat panik olsundu.
Panik bile olmadı. “Türkiye’de can ve mal güvenliği yok” diyen tellallar, bu lafı birkaç kere tekrarladıysalar bile, kimse umursamadı. Zaten de yalancının mumu, söndü gitti.
- Peki, yaptırım? Ne yaptırımı? Türkiye’de böyle şeylerin cezası yoktur.
Öyle yoktur ki “Dolar almanın tam zamanı ey millet, çabuk davran” çağrısında bulunarak, o gece insanları yönlendirmeye kalkışmak, nasıl serbestse “Aselsan satıldı” yalanı bile o derece serbesttir.
Enflasyon rakamları düşük gösteriliyormuş, öyle mi? Yahu, daha ne olsun? Korona vakaları ve vefat sayısı gizleniyormuş, öyle mi? Daha ne olsun? Durun... Bunlar ne ki? Karadeniz’de keşfedilen doğalgaz miktarının bir balon olduğunu, rakamın abartıldığını iddia edenler bile gördüm. İnsanları bu hale getirdiler.
Her gün yalan kovalamaktan, işimizi yapamaz olduk. Öyle yalanlar var ki, yazmaya utanıyorum. Yazsam, siz de okumaya utanırsınız. İyi ki toplumsal hafızamız zayıf... Yoksa, bu kadar çok yalanın içinde insan aklını oynatır.
Şimdi söyleyin bakalım: Meclis’te tezkereye evet diyenler, sahiden cumhuriyet düşmanı mı? Ya da şöyle sorayım: Tezkereye hayır diyenler, sahiden cumhuriyet aşığı mı acaba?