7’yi anladık... O 7 üyeye “iktidarın adamı” damgası vuruldu.
Öbür 4 üye nedir? Onlara iyi ki “muhalefetin adamı” damgası vurulmadı. Bu bile sevindirici.
Öyle ya... Bu 11 üye, oturmuş, gerekçe adı verilen bir rapor yazıyor.
7 üye, Faik Öztrak’ın tâbiriyle “minareye kılıf” mı hazırlıyor?
Hay Allah. Öbür 4 üye için iyi ki bir saygısızlık yapılmıyor, iyi ki onlara da bir rol biçilmiyor. Bu bile sevindirici.
Yani, teselli arıyoruz. Zira: Öyle bir izlenim doğdu ki:
● 7 kişilik bir kumpas heyeti var.
● Bir de aynı binada, o 7 kişiye karşı canla başla mücadele veren 4 hukuk adamı var.
Buyurun bakalım. Halbuki hepsi aynı okullarda okumuş, aynı eğitim ve kültürü almış, değerli insanlar.
Öyleyse ne var? Var. Kendi tezlerini savunuyorlar.
Çünkü: - Yorum farkı var. Siyasetçilerde ise üslup farkı var.
Nitekim bir “çete” kelimesi bile, 11 kişilik takımı bakın nerelere savurdu. Oysa “sana çete dediler, bana demediler” türü bir ayrım burada mümkün mü?
Özetlersek... O 7 kişi, iktidarın fedaisi olmadığı gibi, o 4 üye de muhalefetin avukatı değildir. Kimse kariyerini sokakta bulmadı...
Hiçbir hakim de o makamlara gökten zembille inmedi.
Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir takım türediler, yıllarca dirsek çürütmüş hukuk adamlarını kategorize edemezler.