Anlaşılıyor ki... Bundan böyle Kılıçdaroğlu’nun her çıkacağı televizyon yayını, cevap hakkı nedeniyle bol bol kesintiye uğrayacak.
Amaç, bulunacağı iddiaları, anında ve yerinde çürütmek. Çürütürken de onu yalancılıkla itham etmek.
Ne fena şey. İnsanın bir kere adı çıktı mı, hiçbir sözüne güven kalmıyor. Kılıçdaroğlu buna müstehak biri değil.
Ama nasıl oldu da böyle bir izlenim bıraktı, anlayamıyorum...
O dürüst adamı “İşte belge” diyerek önündeki kağıt peçeteyi havada sallayan sahtekarlara çevirdiler. Sahiden yazık.
Yaygın kanaat şu: - Onu danışmanları yanıltıyorlar. Hatta “kasten yanılttıklarını” söyleyenler var. İnanmıyorum.
Saf bir tarafı olduğu muhakkaktır ama biraz da hayalperest galiba... Mesela... Çok dalga geçtikleri hani şu meşhur “Kabataş yalanı” vardı ya, onun katmerlisini yaşadık.
Parti Genel Merkezi’ne gelip, odasına kadar çıkan meçhul maskeli ziyaretçiler, Kemal Bey’in gördüğü bir kabus muydu acaba? Neydi o?
Başa dönersek... 2010’dan önceki Kemal Bey, inandırıcılığıyla ün salmıştı.
Mümkünse oraya dönmeli.