İttifak kurmak için benzer partiler olmaya gerek yok.
Beş benzemez de bazen birbirine benzer. Yeter ki ortak bir nefret duygusu taşısınlar. Yoksa kimi dinci olmuş, kimi kinci... Kimi PKK’cı olmuş, kimi IMF’ci... Kimi de hiçbir şeyci...
Fark etmez. Bütün mesele, nefret duygularının aynı potada buluşmasıdır. Gerisi teferruat.
Nitekim Özal’ın karşısına dikilen beşibiryerde, böyle bir vitaminle beslendi. Güneş Motelleri’nde kurulan meşhur ittifak, bütün gücünü aynı vitaminden aldı: Nefret.
Durup dururken, bu konuya nereden girdik şimdi? Girdik, çünkü yeni kurulan ve kurulacak olan partileri, daha şimdiden “bize benziyor” diyerek aynı potaya attılar. Nesi benziyor?
Davutoğlu’nun ve Babacan’ın nesi benziyor size? -Efendim, ikisi de parlamenter sistemden yana.
Hepsi bu mu? Doğru konuşun. “Benzemek”ten kastınız ya da beklentiniz nedir?
Benziyorlarmış. Benzemeseler bile nasıl olsa benzetirler. O çarkın içine girdin mi, paçayı kaptırdın demektir. Hiçbir farkın kalmaz.
Bütün liyakatın, bütün bilgin ve birikimin nefret denilen o kör kuyuya teslim olur gider. Ve azizim, aldığın bütün tahsil ve terbiyen birdenbire sıfırlanır. Artık “içlerinden birisin.” Sıradan biri. Yazık değil mi?
Davutoğlu ve Babacan’ın iradeleri dışında gelişen bu “benziyoruz” benzetmesi, dilerim önceki örneklere benzemez.
Ve dilerim Davutoğlu ve Babacan “kimseye benzemeyerek” farklı siyaset sergiler. Zaten siyasi yelpazedeki ve hele muhalefet korosundaki boşluk budur: Nedret.