Bütün takkeler düştü. Bütün keller gözüktü.
Artık “kararsız” falan kalmamıştır herhalde.
- DSP yol alıyor.
- CHP yol veriyor.
- HDP yol kesiyor.
Belirleyici aktör bunlar.
Sezai Temelli bir laf ediyor, ortalık karışıyor. HDP’nin de -alenen- içinde bulunduğu ittifak partileri, neredeyse ihtilaf partileri’ne dönüşmek üzeredir. Öylesine bir ucube durum var.
Beri tarafta bakıyorsunuz, yaşam biçimi denen o koskoca kavram, alkol’e indirgeniyor. Sadece alkole...
Bu kadar basit mi yahu? Ehl-i aşkın neşvegâhı, Kûşe-i meyhanedir, buyrun bakalım, milli irade neredeyse iki kadeh rakı’ya kilitleniyor.
Hiç yakışık alıyor mu?
Bunları düşünürken, -galiba- AK Parti’nin 18 Mart için hazırlattığı bir TV çekimi düşüverdi ekrana... Çok güzeldi:
Çanakkale Savaşı sırasında... Küçük bir sağlık ocağı... Belki de bir çadır.
Yaralı askerlere bir görevli sesleniyor:
- Mustafa... Müşahede.
- Ali... Müşahede.
- Tahsin, Mehmet, taburcu.
Taburcu ama evine dönecek değil, dikkat, taburuna dönecek.
Siz, taburcu olmanın anlamını hiç düşündünüz mü? Şimdi düşünün biraz... “Yaşam biçimi”ni sonra yine konuşuruz.