Trump’tan, Biden’dan sıkıldım. Bugün içeriye dönelim. Şimdi yeni bir dalga var. Duydunuz mu? Ona buna para teklif ediyorlarmış ki, birileri parti kursun diye... Kursun ki muhalif blok bölünsün diye. Parayı kim verecek? Parayı kim alacak? Parti mi kuracak, parti mi vuracak? Orası belli değil. Çünkü isim yok, bilgi yok, bulgu yok... Eşkal bile yok. Eh, böyle yalanların yaptırımı da yok.
Kılıçdaroğlu dürüst adamdır. Hatta dürüstlük hastası’dır. Tıpkı kibarlık hastaları gibi. Soruyorlar: - Kimi kastettiniz? Cevap yok. Hele Muharrem İnce’yi özenle tenzih ediyor. Bravo... Ona toz kondurmuyor. Tamam, onu anladık da kimi kastediyor?
Herhalde Ali Babacan’ı değil... Ahmet Davutoğlu’nu hiç değil. Rıfat Serdaroğlu’na böyle bir şey yakıştırmak kimsenin zaten haddi değil. Geriye kim kalıyor? Mustafa Sarıgül mü? O da mümkün değil. Sarıgül, CHP’nin İstanbul Büyükşehir adayı değil miydi? E kim kalıyor? Öztürk Yılmaz mı? Asla... Yılmaz, pür amatör bir siyasetçi. Başka kim kalıyor? - Fatih Erbakan’ı mı kastettiniz? Yok, boşuna sormayın. Cevap yok.
Kılıçdaroğlu’nun, üzerinde çok durduğu siyasi ahlâk meselesi budur işte... Kendisini tebrik ederim. Çünkü siyasi ahlâk, sadece para pul, yolsuzluk ve hırsızlıktan ibaret değildir. Yalan, dolan, fitne, fesat ve iftira da siyasi ahlâk sınıfına girer... Dedikodu bile. Yani, Kılıçdaroğlu, her kuruşun hesabını sorma hakkına sahip olduğu kadar, bu taşeron siyasetçileri de ifşa etmekle yükümlüdür. Dürüstlük yetmez. Yanı sıra ciddiyet de lazım. Uzatmayayım. Siz anladınız beni.