15 Temmuz'a yaklaşırken düşünüyorum. Batı'nın şaşırdığı neydi? Darbe teşebbüsü değil, darbe sonucuydu. Yani, halkın direnişi. Ve darbecilerin akıbeti.
***
O kadar üzüldüler ki neredeyse biz teselli edecektik. Onlar, darbeye darbe demezler. Zaten o akşam, darbeye yeltenenleri, kahraman, direnenleri ise isyankâr addettiler.
En güzelini Amerika yaptı. İşi sağlama aldı. 15 Temmuz'un kırkı dolsun diye bekledi. Dışişleri Bakanı'nı taa ağustosta yolladı. E ancak. İkinci dalga, üçüncü dalga. Belli ki bir şeyler bekledi.
Her neyse... Aradan 5 yıl geçti. Artık soğukkanlı bir değerlendirme yapabiliriz. Ben diyorum ki:
- Darbelerin içinde 'askerî olmayan' yegâne darbe, 15 Temmuz'dur. Düşünün: 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan... Hepsi askerî girişim'di. 15 Temmuz öyle mi? Bir kere, girişimciler asker değil, asker kılığına girmiş silahlı bir çeteydi. Yani 15 Temmuz, kabiliyetsiz bir çetenin fiyaskoyla biten bir girişimidir, vesselam. Onu böyle analım.
# Ne güzel laf
Maceracı, başarıya ulaşsa bile, yine de maceracıdır.
İsmet İnönü