Siyasi yelpazede merkez partisi olarak yer almak, kıymete bindi. Uçlardan her kopup gelen, merkeze yöneliyor.
Gerçi partilerin, kendilerini merkezde sanmaları ya da sunmaları, her zaman inandırıcı olmaz ama yine de cazip bir alan gibi gözüküyor. En azından, yeni bir sicil arayışı.
Yıllardır solcuyum diyenler, kimseyi inandıramadılar. Sağcıyım diyenler, çizgilerini sürdüremediler.
Komünistler, sosyalistler, faşistler...
Hepsi iflas ettiler. Dinciler, dinsizler, laikler laikçiler... Ve dahi darbeciler. Hepsi bıktırdılar. Kabak tadı verdiler.
Şimdi alayı birden merkeze yöneliyorlar.
Buyursunlar. Lakin merkez, övünme yeri değildir. Saklanma yeri değildir. Aklanma yeri hiç değildir.
Orası, saplantısı olmayan makul çoğunluk’un adresidir ama orada laf değil, iş üretilir. Yâni oraya sığınmak yetmez.
Çünkü sessiz çoğunluk kül yutmaz. Sizi derhal teşhis eder. Ya benimseyip bağrına basar, ya da ilk seçimde kapının önüne koyar.
Buna rağmen... Partilerin, özellikle de sabıkalı ve şaibeli partilerin, merkeze yönelmelerini, olumlu bir gelişme olarak kabul ediyorum.
Hatta bir özür âddediyorum. Bu bakımdan...
Gelebilenler gelsin. Gelemeyenler, yine yerlerinde kalsın.
Demokrasinin, solda ve sağda figüranlara da ihtiyacı var.