Rauf TamerÇocukça bir yazı

HABERİ PAYLAŞ

Çocukça bir yazı

Çocukluğumuzda, bizim mahallede her bayram mutlaka bir cambazhane kurulurdu. Bando eşliğinde bir cambaz, tel üzerinde tehlikeli numaralar yapıp yüreklerimizi kaldırırken, aşağıda da bir palyaço ben de yaparım diyerek taklalar atar, bizi kahkahaya boğardı.

*

İşte, o dönemdeki arkadaşlarımdan biri telefonda bayramlaştıktan sonra bana anlatıyor:

- Eski bayramları çok özlemişim... Mahallenin çocuklarını topladım, dedim ki: Gidin evlerin kapılarını çalın, büyüklerin ellerinden öpün, size cep harçlığı verecekler. Gittiler ama hepsi kovulmuşlar. Bir daha gittiler, bir daha, bir daha... Yine kovulmuşlar. Sizi hangi terbiyesiz yolluyor diye de azar işitmişler... Onlar da söylemiş benim yolladığımı. Hepsinden fırça yedim... Komşularla kötü kişi oldum.

Haberin Devamı

*

Arkadaşım epey güldürdü beni. Ne de güzel anlatıyordu. Kendine kızıyordu:

- Ulan diyordu, sana mı kaldı eski bayramları geri getirmek? Dedikçe daha da güldüm. Yahu dedim el öpüp harçlık almaktan ibaret midir bayram? Keşke cambazhaneye de bir el atsaydın. Atmış. Fakat o cambazın çoktaan öldüğünü söylemişler. E başka cambaz yok muymuş dedim. Yokmuş. Yeni cambazlar yetişmiyormuş.

*

Ne yapalım? Hacivat-Karagöz de yok. Zaten şimdiki çocukların ve gençlerin böyle şeyler istediği de yok. Lunapark falan kimin umurunda! Şimdi cep telefonu var... Ne istersen orada var.

- Yaşasın sosyal medya. Çocuklar ve gençler, tek başlarına bir odaya kapanıp, sosyalleşiyorlar işte... Arkadaşa hâlâ gülüyorum.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder