Rauf TamerEn zor gün

HABERİ PAYLAŞ

En zor gün

Bu ne zahmet? Bu ne nezaket? Ta okyanus ötesinden Ankara’ya kadar geleceklerine, söyleyeceklerini birkaç klavye darbesiyle iletemezler miydi? O Amerika ki, yaptırımlarını bile sosyal medya yoluyla duyurmadı mı? Her neyse. ABD heyeti hoş geldi. En kötü ihtimalle: - Bir çayımızı içer giderler.

Sokağa kulak veriyorum. Yaygın görüş şu: - 13 Kasım’daki randevuyu Erdoğan iptal etsin. Yani, gitmesin Amerika’ya. Fevri bir karar olur ama normal yurdum insanı zevkten mest olur.

Malum ya: Bekara karı boşamak kolaydır. Bir anket yapsalar, bana da sorsalar, ben de aynı şeyi söylerim “Gitmesin Amerika’ya” derim. Oh, böylece rahatlarım. Lakin yazımı yazmak üzere masaya oturunca, durup biraz düşünürüm.

Haberin Devamı

Nitekim bakın, “düşünüyorum”: Bunun sonrası var, önü var, arkası var, sağı var, solu var... Bir dizi riski var. Köprüleri iyice atmak, gemileri yakmak, elbet o an gururumu okşar ama ileride gururum çok mu incinir acaba? - Düşünüyorum. Daha da düşüneceğim. Siz yazıyı okumaya devam edin. Ben düşüneceğim.

Sokaktaki adam diyor ki: - Her türlü bedeli ödemeye hazırız. İnceldiği yerden kopsun. Ah, ne güzel. Benim de gönlüm öyle istiyor. Lakin elimdeki kalem beni frenliyor. Bencilliği bırak diyor. Kendine gel diyor. Yangına körükle gitme diyor. Daha da bir sürü şey diyor, diyor.

Bereket karar mercii ben değilim. Öyleyse nesini düşünüyorum? Dünkü müzakerelerde neler konuşulduğunu tam olarak bilmiyoruz. Bazı şeyleri öğrenmemiz de mümkün değil. Bir sürü nokta gizli kalacak. Belki sürprizlerle dolu bir paket çıkacak... Eh, “bilgi sahibi olmadan fikir yürütmek” ne haddime? Burada kesiyorum azizim. Şimdi ben sokağa çıkıyorum.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder