Küçücük çocuğa da öğretmişler.
Reklamlarda çocuk soruyor:
- Yahu nerde eski bayramlar?
Anlatayım yavrum:
Eski bayramlarda memlekete el öpmeye 2 günde ancak giderlerdi.
Var mısın o günlere dönmeye?
Kartpostal atarlardı. Nasıl bir şeydi, bilir misin?
Postanede yıldırım telefon için sıraya girer, 7-8 saat beklerlerdi... Aradığın davetli eğer evde yoksa, postanedeki sıranı kaybederdin, haydii, sil baştan, tekrar sıraya girerdin.
Gel çocuk, dönelim eski bayramlara.
- Var mısın?
Buzdolabı nerdee?
Talaş tozlarıyla kaplı büyük buz kalıpları lüks sayılırdı. Çünkü yoksullar onu da bulamazdı.
Gel çocuk, dönelim tel dolabına.
- Var mısın?
Kara tren köylerden ilçelerden geçerken, çocuklar bağırırdı:
- Gazetee, gazetee!
Yani “gazete atın.” Atarlardı. Tabii, iki gün önceki gazeteler.
Daha sayayım mı?
Gel dönelim çocuk.
- Var mısın?
Varsın varsın.
Yine de varsın dönmeye.
Anlıyorum ki çocuk, sen, sevgiyi, şefkati, saygıyı ve terbiyeyi özlemişsin.
Sen bunları arıyorsun.
Eski bayramlardan kastın mutlaka güzel gelenekler, koruyucu amcalar, teyzeler, delikanlı abilerdir. Tacizden, tecavüzden, şiddetten, hiddetten, nefretten uzak... ve bölünmez bir bütün olan, bize emanet vatan toprağıdır.
Haklısın çocuk.
Haydi gel.
Dönüyoruz.
Düş önüme.