Türk Devletleri ve Teşkilatları’nın liderleri, gelecek ay, Kazakistan’da toplanacaklar. Orada, Dünya Türkleri’nin muhteşem duruşunu izleyeceğiz. Fakat hayrettir. Bu kadar güçlü bir lobiye rağmen, Türk karşıtı akımları engelleyemedik... Neden?
Bir ihtimal... Acaba güçlülükten kaynaklanan yüksek duygularımız sebebiyle, mücadeleye tenezzül mü etmedik? Diğer ihtimal... Acaba organize mi olamadık? Bir başka ihtimal... Acaba Türk karşıtlığı çok yaygın değil de biz mi abarttık?
Tabii, bir ihtimal daha olabilir!.. Acaba Türk karşıtlığı değil de aslında gıpta’yla karışık bir kıskançlık mı var? Son bir ihtimal daha: Acaba çok mu korkutmuşuz? Bu “Türkler geliyor” lafı neyin nesi?
Hangi ihtimal geçerli olursa olsun... Bize hep Türkiye düşmanlığı olarak yansıdı... Dikkat buyurun: Toptan Türk Cumhuriyetleri’ne karşı açıkça bir alerji yok. Sadece Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı var. Bu böyle devam edemezdi... Edemez.
Zaten de etmeyecek. Başbakan Binali Yıldırım’ın “düşmanlarımızı azaltmak, dostlarımızı çoğaltmak” prensibiyle başlattığı bir barış taarruzu var... Cumhurbaşkanı Erdoğan’la devam eden bir taarruz. Epey mesafe alındı. Ama yetmez. Muhalefet dahil, artık bütün hatlarımızla taarruza katılmalıyız... Türklerin korkulacak değil, sevilip sayılacak insanlar olduğunu, bu gerizekalı dünyaya göstermeliyiz... Uluslararası spor müsabakalarında bile örnek centilmenlikler sergilemeliyiz. Bizim ruhumuz centilmendir.
Yıllar evvel bir turizm sloganı hatırlıyorum: - Türk’ü evinde tanı. Ne güzel... Buyursunlar, gelsinler. İnsanlık görsünler. Bu konuya zaman zaman devam edeceğim. Şimdilik bu kadar... Kazakistan zirvesi hayırlı olsun.