Biri bitmeden öbürü başlıyor. Kanal İstanbul’u konuşurken, bir bakıyorsunuz konut vergisi gündeme geliyor. Tam onu tartışırken, haydii, Ankara’da rüşvet iddiaları... Bir taraftan da “Libya’da ne işimiz var” fetvası ve de Suriye bataklığı. Hiçbir tartışmayı bitiremiyoruz. Hepsi yarım kalıyor. Sonra da zaten unutulup gidiyor.
Suriyeli bir eczacı kalfası tanırım. Geçen gün şikayet ediyordu:
- Suriye bataklığı diyorsunuz. Bunu demeyin. Çünkü Suriye bir bataklık değildir. Adam haklı. Kendi vatanını bataklık olarak görmüyor. Görmek istemiyor. Toprakları işgal altında olmasına rağmen ülkesine toz kondurmuyor. Yani, bizimkiler gibi değil. Maşallah, bizimkiler “Türkiye’de can ve mal güvenliği yok” diyerek davul zurna çalıyor.
Diyorum ki neyi tartışsak boş... Hiç bir neticeye varamadık. Bir de tartışmadıklarımız var. Gündeme bile getirmediklerimiz. Mesela:
- Anayasa, siyasi partiler yasası ve seçim yasası. Bunlar, iyi ki gündeme getirilmiyor. Bari ümitsiz vak’a’ya dönüşmüyor. Bir sabah kalkıp bakacağız ki, bütün bu yasalar yenilenmiş. Mümkündür. Biz “konuştuklarımızı değil, konuşmadıklarımızı” yaparız. En güzel huyumuz budur.