Siyasi yelpazede Muhalif Blok, şimdi daha soğukkanlı bir değerlendirme yapıyordur herhalde... Ve zannederim düşünüyordur ki:
- Yahu bu sistem, hiç de fena değilmiş meğer.
Öyle ya...
- Barajı aşamayan ve aşması mümkün olmayan partiler bile Meclis’te.
- Hiç hesapta yokken, hanemize gökten zembille bonus milletvekilleri de yağdı.
Fena mı?
Meclis cephesi böyle...
Bir de hükümet cephesi var.
Hiç de ümitsiz vaka değil.
Yüzde 50+1’i bulmak, pekalâ mümkün. Yâni:
- İstanbul’u Ankara’yı alabildiğimize göre aynı ittifakla genel seçimde Türkiye’yi de alabiliriz.
Öyleyse?
- Eski sisteme dönüp de yine yerlerde sürünmenin manası yok... Artık zirve’ye oynayacağız.
Öyleyse?
- En iyisi, bu sitemi içimize sindirmek.
Gerçi küçük bir engel var ama aşılır. Nedir o?
- Tarafsız Cumhurbaşkanı meselesi.
Canım efendim, iş ona kalsın:
- Tarafsız yerine partisiz deriz olur biter. Bakın geriye: Gelmiş geçmiş partisiz cumhurbaşkanları vardır. Hepsi de “tarafsız” davrandı:
Ta Cemal Gürsel’den Ahmet Necdet Sezer’e kadar...
Demek ki bu da problem değil.
Öyleyse:
- Bu sistem hiç de fena sayılmaz... Yavaş yavaş benimsemeliyiz.
Ve de moda tâbirle:
- Aksaklıkları varsa düzeltiriz.
Daha ne olsun?