Dünya hiç utanmadan Suriye’deki rezaleti, sefaleti ve seri cinayeti, sadece seyrediyor.
Peki, yeni göç dalgalarıyla kim uğraşacak?
Yine Türkiye mi?
- Yok öyle yağma. Avrupa’nın anlayacağı dilden konuşalım:
- Kapıları açarız. Bu defa açarız. Deniz yolunu da açarız. Bu bir.
İkincisi... “Bize Irak mı saldıracak, İran mı saldıracak, İsrail mi saldıracak” gibi masalları bırakalım. Kolay kolay hiçbir devlet saldırmaz.
Durup dururken niye saldırsın? Bizim tedbirlerimiz, terör örgütleri içindir. Hepsi burnumuzun dibinde...
Böyle yaşanır mı? Bu bakımdan... ABD ne derse desin, güvenli bölgeyi kendi kontrolümüzde tutacak biçimde kuracağız...
Kimse engelleyemez. Şimdi geçelim öbür konuya.
Eylem büyüyor
1 anne ile başladı, şimdi 9 anne oldu. Müşterek feryatları:
- Çocuğumu verin. Kime diyorlar bunu?
Kandil’e mi sesleniyorlar? Hayır. Başvurdukları yer, HDP İl Merkezi.
Neden acaba?
Bir siyasi parti için, bundan daha aşağılayıcı şey olamaz. Yönetimdekiler, ağızlarını açıp tek kelime söylemiyorlar.
Yazıyı yazdığım şu dakikaya kadar, içlerinden biri çıkıp da “Bize ne bu kayıp çocuklardan” demedi.
Peki... HDP’nin müttefikleri, sandıktaki ortakları, bu mesele hakkında ne düşünüyorlar acaba? Yoo...
Ne düşündüklerinden vazgeçtim.
- Acaba ne hissediyorlar?