Virüs, bulaşıcı özelliğini elbet muhafaza ediyor ama etkinliğini kaybediyor. -Çünkü pili bitti. Şiddeti ve hiddeti azalıyor... Tam da futbol başlarken... İyi haber bu. Darısı turizmin başına.
Sırf turizm değil. Her sektör, bu bâdireyi “en az hasarla” atlatmak isteyecektir. Yani bu yıl için “kâr yılı değil ar yılı” diyebiliriz. Mühim olan önce ayakta kalabilmek... Önce bu. Sonrası aydınlık... Parlak bir ülke. Krizi, fırsata ve avantaj’a dönüştürmüş bir Türkiye...
Virüs’ün pili bitti dediysek, gevşemek yok. Onun hışmına uğramamak için hep uyanık olacağız. Pil’den kastım şudur: Maraton’un son turlarını koşuyor virüs... Elbette ki bitkin ve halsizdir. Belki de koşmayıp yürüyecek artık. Olsun, biz yine de dikkatli davranacağız: -Maske, mesafe, temizlik.
İşin siyasi kısmına gelirsek. Korona krizi gibi tehlikeli bir süreç bile, Tayyip Erdoğan’ın lehine işledi ve tescil edildi. 27 Nisan’dan, 7 Şubat’tan tutun da 17-25 Aralık’a, oradan tutun da 31 Mayıs’a, 1 Haziran’a, 15 Temmuz’a kadar her badireden ve tabii Suriye bataklığından nasıl kârlı çıkmışsa, korona krizinden de yine puan topluyor.
Meselenin bu tarafını görmezliğe gelemeyiz. Erdoğan’ın önce hakkını teslim edin, sonra yine muhalefet yaparsınız... Merak etmeyin, “hakkını teslim ettiniz diye kimse size yandaş, yalaka falan demez... Koskoca adamlarsınız yahu... Ne yalakası?