Onun siyasi hayatını bitirmek için başvurmadıkları yol kalmadı. 7 Şubat hamlesinden tutun, Gezi olaylarına, 17-25 Aralık tezgahından tutun, 15 Temmuz girişimine kadar, her kumpası denediler. Ama tutmadı. Şimdi birden bire akıllarına “Cumhurbaşkanlığı adayı olamaz” diye bir fikir düştü.
Fikir değil, mızıkçılık. Mızıkçılık bile değil, bir yutturmaca. Tabii, yerseniz. Yıllardır başvurdukları her yol fiyaskoyla bitince, “Bari buna sarılalım” dediler ve son bir gayretle yollara döküldüler:
- Aday olamaz. Kılavuzları da çok iyi: 367 Sabih... Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin gerçek mimarı.
6 muhalif parti (beşi bir yerde+1) bir yandan da hayati kararlar almaya devam ediyor. Yarın bir masa etrafında toplanıyorlar. Büyük bir problem vardı. Masada kimin nerede oturacağı... Neyse ki bir zeka ürünü olan ‘yuvarlak masa’ fikrini hangisi düşündüyse, problem çözüldü.
Şimdi neredeyiz? Çok kolay. Bir yandan “Aday ol çık karşıma” diye bağırırken bir yandan da “Geçmiş olsun” dileklerimizi ileterek, medeni bir insan olduğumuzu gösteriyoruz. Ama bir yandan da hiç değilse “Aday olamaz” dedikodusu berdevam. Demokrasi ne güzel şey.
Not
Haftanın olayı: Avrupa’nın çapsız devlet adamları, kendi ülkelerini de itibarsızlaştırıyorlar. Bunların biri, hatta birincisi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dur.
......
Macron, pek kıyıda köşede kalmışlığını örtmek için “Ben de varım” dercesine ortalara fırladı, Rusya-Ukrayna gerginliğine burnunu sokmak istedi. Ve aldı boyunun ölçüsünü. Putin ona öyle bir tavır koydu ki diplomaside hiç görülmemiştir. Bu kadarına vallahi ‘istiskal’ denir. Ne yaman bir kelimedir o.