Kadir Topbaş gittiğinden bu yana, İstanbul’da geçici bir Belediye Başkanı var... Hâlâ o var. Şeklen de olsa var. İsmini dahi bilmezsiniz...
Hayatınızda ne değiştiğini de söyleyemezsiniz...
Zira sistem nasıl işliyor idiyse, aynen öyle devam etti işte, yuvarlana yuvarlana bugüne geldik.
Seçim, şimdi bize yeni bir Belediye Başkanı getiriyor. (Ya da getirecek) Şunu herhalde merak ediyorsunuzdur:
- Hayatımızda ne değişecek? Tabii ki bugünden yarına değil. Ama ilk 100 gün. İlk 500 gün.
- Acaba ne değişecek? Bunu yaşayarak göreceğiz.
Lakin şunu unutmayın. İyi Belediye Başkanı kadar İyi Vatandaş’a da ihtiyaç var. Hatta diyebilirim ki:
- Bizler iyi birer vatandaş olamazsak, Süpermen bir başkan bile gelse İstanbul’u kurtaramaz.
Önce herkes, kapısının önünü temizlesin.
En basitinden: Trafik kurallarına riayet etmeyenin, trafikten şikayete hakkı yoktur.
Okulda bir Yurtbilgisi hocamız vardı.
Hep derdi ki:
- Yarın öbürgün büyüyüp evleneceksiniz. Çocuklarınızı o yöreye Belediye Başkanı olacakmış gibi yetiştirin. Ne kadar doğruymuş.
Öyle yetiştirilen çocuklar, büyüyünce Belediye Başkanı olmasa bile “iyi birer vatandaş” oluyor. Ne yazık, bizim nesil “karpuz kabuğu düşmeden denize girilmez” kuralını ezberlemiştir ama “karpuz kabuğunun denizde ne işi var” diye sormak hiç aklımıza gelmemiştir.