Siyaset de futbola benzedi. Galatasaray kazara maçı kaybetseydi, iptal edilen o 2 gol için şimdi Türkiye’de kıyamet kopuyordu.
Ama bakın.
Çıt çıkmıyor.
Niye?
Çünkü “bizimkiler” kazandı. “Ötekiler” kaybetti.
Efendim goller kurallara aykırıydı, VAR denilen radar sistemi bile bunu teyidetti.
Yahu kuralları kim dinler?
Hak hukuk da neymiş?
Eğer maç gitseydi, sokaktaki adama o iki golün iptal sebebini kimse anlatamazdı. “Kupamı isterim” diye nice kampanyalar görecektik.
Siz şimdi oturun hâlâ YSK’nın iptal gerekçesini tartışın durun.
Her neyse... Galatasaray’ı kutlarım. Bileğinin hakkıyla şampiyon... Lakin maçtan sonra caddelerde kutlama yapan Galatasaray taraftarlarının otomobillerini taşlayıp camlarını kırmak nedir, o anlaşılamadı.
Kimlerdi bu rezilliği yapanlar?
Herhalde Başakşehir’in taraftarları değildi... Zaten o kadar ateşli taraftarları olsaydı, sezonboyu, önce kendi maçlarında tribünlere teşrif ederlerdi.
NOT: 31 Mart’ta Kılıçdaroğlu bence iyi bir taktik uyguladı.
Ankara ve İstanbul adaylarına, CHP’nin gölgesini hiç düşürmedi. CHP’nin rozetini, amblemini, flamasını, ortalara hiç çıkarmadı. Zaten bulduğu adaylar da CHP’ye yabancıymış gibi davrandı. Aldıkları yüksek oy, galiba böyle sağlandı.
Fakat şimdi Kılıçdaroğlu, 23 Haziran’a giderken, bu tılsımı terketmişe benzer.
Kayda geçsin istedim.