Giriş
Virüs için neler uyduruyorlar: - Havada asılı kalırmış. Yok canım, perende de atar mıymış.
- Dakikada 1500 km hızla yol alırmış. Daha neler... Kim tespit edebilmiş ki?
İlmin cahillerle devri, böyle olur işte...
Virüs değil, sanki efsane... Zaten sonunda “virüsle birlikte yaşamaya alışmalıyız” deyip, noktayı koyuverdiler vesselam.
Niye birlikte yaşamaya alışalım? Onu yenmeye mecburuz.
Fakat milletin moralini bozmakla yükümlü bir güruh, sürekli felaket tellallığı yapıyor.
Ne de olsa ifade özgürlüğü... Yaşasın.
Zannedersiniz ki dünyada bütün hastalıklar bitti, sadece korona kaldı.
Evet ciddi bir virüs, çok tehlikeli ama dünyanın sonu olabilir mi? Yok canım, dünyanın değil, “Türkiye’nin sonu.”
Hah... Çıkarın şu baklayı ağzınızdan: “Türkiye bitti, battı, mahvoldu, bir daha belini doğrultamaz...
Dolar 10 lira...” Ne haber?
Güzel memleketim, bir taraftan virüsle boğuşurken, bir taraftan da bu baykuşların istilası altındadır.
- Önce baykuşları yeneceğiz.
Önce baykuşları.
Yağmur kokan bereketli topraklarımız, güneşle birlikte bize gülümsüyor...
Bâdeler, güller, çemenler ve papatyalar, müjdelerle fışkırıyor.
Baharı kucaklayalım... İnanç, direnç, tevekkül ve basiretle...
