YSK’nın gerekçeli kararını bu kadar merakla beklemek neyin nesidir?
Seçimin iptal gerekçelerini sanki bilmiyor muyuz? Biliyoruz.
İptal kararına karşı çıkan 4 üyenin dayanak noktalarını sanki bilmiyor muyuz?
Onu da biliyoruz. Öyleyse hangi sürprizi bekliyoruz? Malûmun ilânı bu.
Biz bunların hepsini tartıştık. 6 Mayıs’tan beri kurcalamadığımız madde bırakmadık.
Hepimiz hukukçu kesildik. Şimdi bu gerekçeli karar bize yeni bir şey söylüyor olabilir mi?
300 sayfaymış. - Nedir ki 300 sayfa? 6 Mayıs’tan beri sadece gazetelerde çıkan haber ve makaleler, 1300 sayfa tutar. TV tartışmaları da cabası.
Tartışmalardaki konuşmacıların, özellikle de gazeteci arkadaşların hakkını teslim etmeden geçemem. Ekranda -karşılıklı- tezlerini çok iyi savundular.
Partililerden daha etkili oldular. 40 milletvekilinin yapacağı işi, çoğu zaman tek başına becerdiler. Tabii, ekranda çok başarılı parti sözcüleri de oldu...
Ama onların işi bu... Nitekim gerekçeli kararın bile önünde gittiler...
“Ek bilgileri” hep onlardan edindik.
Yeri gelmişken
Şu mağduriyet denen nesne üzerine de birkaç laf etmek isterim...
Çünkü öteden beri yerli yerine oturmamış bir kavram bu. Bazen avantaj gibi gözükse bile, mağduriyet’in de bir haddi hududu var. Fazla mağduriyet iyi değildir.
Zavallılık sınıfına girer. Düşünün. Haklı olup, kenarda mağrur bir biçimde beklemek mi güzel, yoksa yılışık bir mağdur olarak ağlayıp sızlamak mı?