28 Şubat, her şeyden önce nedir, bilir misiniz?
- Parlamenter Sistem’in yüz karası. Birinci partiye değil. İkinci partiye de değil, üçüncü partiye iktidar görevinin verildiği, ucube bir dönemdir. Daha da komiği, seçime hiç girmemiş bir partinin - kalabalığa dalıp - koalisyon ortağı olabildiği egzantrik bir süreçtir. Hem de kim karar veriyor? Halkın değil, Meclis’in seçtiği bir Cumhurbaşkanı. Nasıl yetki ama?
...........
28 Şubat dendi mi, darbeden falan önce, bunlar aklıma geliyor.
Siyasi harita
Arada bir HDP’ye ayar veririz:
- Bölge partisi olmaktan çık, Türkiye partisi ol. Peki ama biraz da CHP’ye tavsiyeleriniz yok mu:
- Sahil partisi olmaktan çık, dağların ovaların, yaylaların da partisi ol. Diyecektir ki:
- Ben zaten öyleyim. Hayır. Harita öyle söylemiyor.
Yüzde 50 meselesi
Cumhurbaşkanı 50+1’le seçilecek ama her aday, ülkenin yüzde 100’ünü kucaklamaktan bahsediyor. Ne yazık ki mümkün değil. O kucaklasa bile halkın yüzde 100’ü Cumhurbaşkanı’nı kucaklamayacak. Yani oy vermeyen diğer yüzde 50’den hayır yok.
...........
Nitekim... Demirel ve Özal da “Herkesin cumhurbaşkanıyım” dedi ama herkes onlara benim cumhurbaşkanım diyemedi. Yeter ki ilişkiler medeni biçimde yürüsün.
...........
İmamoğlu, 16 milyon İstanbullu’yu kucakladığını söylüyor ama kendisini kucaklayan İstanbullar’ın sayısını bilmiyor.