Hani derler ya: “Adı çıkmış dokuza inmez sekize.” En kötü damga bu: - Yalancılık. Hele siyasetçiysen...
Bu ülkeden, yüzlerce binlerce siyasetçi geldi geçti. İçlerinde elbet iyi iz bırakanlar vardı...
Vardı da...
Başarısızlar da vardı. Kabiliyetsizler bile vardı. Ama yalancılar yoktu.
Böyle bir damga yiyen yoktu. Siyasetin o bölümü, 70 yıldır temiz kaldı.
Şimdii... Siyaset, ilk defa yalan’a bulaşmış bulunuyor.
- 24 saat sürekli yalan.
- Daha büyük yalan.
- Daha büyük, daha büyük.
Hele son 10 yıldır söylenen yalanlar, ciltlere sığmaz.
Yalan, öyle bir virüs ki beraberinde yan etkiler de getiriyor:
- Fitne, nifak, iftira. Ve daha bir sürü hastalık getiriyor...
Ama gördük ki, başarı getiremiyor...
Kendini dar bir hücreye kilitliyor.
Santim ilerleyemiyor.
Seçimden bahsetmiyorum. Mesele kazanmak kaybetmek değil...
Mesele sadece oy değil. Sayısal gücün olmayabilir ama siyasal ağırlığın ne olacak?
Yalan onu da alıp götürüyor. Götürünce...
Sabahtan akşama kadar bağır dur. Kimse dinlemiyor.
Demokrasi tarihimizde öyle siyasetçiler gördük ki belki hiç seçim kazanamadılar, hiç iktidar olamadılar ama saygınlıklarını hiç kaybetmediler. Çünkü yalancılık yapmadılar.
Bugün, genç ve değerli siyasetçilerimiz var. Onlara tavsiyem:
- Kendinizi koruyunuz.
- Kuvvetli esmekte olan bu yalan rüzgarına sakın kendinizi kaptırmayınız.
- Hayatta iktidar değil, önce muktedir olmaya bakınız. Hem de ömür boyu.