Pazar notları

ÖNCE FAZIL SAY.

Büyük iş başardı. Hem de bunu tek başına başardı... Üzerimizdeki karabulutlardan birini, en önemlisini defetti... İşte, sanat’ın ve sanatçı’nın gücü. Yaygın bir kanaata göre: - Sanatçı, muhalif olur. Elbette olur. Olmalıdır da. Ama saygısız olmaya mecbur değildir. Bu nüansı vurguladı. Ve hepimize öğretti.

BABA’YA ÖFKE duyup oğul’u cezalandırmak ne adalete sığar ne de demokrasiye... İzmir’de Tunç Soyer’in CHP adaylığına bu yüzden itirazlar varmış. Doğru mu bu yazılanlar? Başka bir gerekçe varsa bilmem... Kendisini tanımam da. Ama mesele sadece baba’ya duyulan bir öfkeyse yazıklar olsun derim.

İMAMOĞLU’nun ısrarını pek sevdim. Pazar yerinde oy istediği Mehruze Hanım Tayyipçi çıkınca, yürüyüp geçerdi, değil mi? Hayır, öyle yapmadı. Dakikalarca konuştu, onu ikna etmeye çalıştı. Budur işte. Mesele sırf kendi seçmeninden değil, rakip partinin de seçmeninden oy almaktır. O oy çok kıymetlidir. Çünkü 2 oy demektir.

SENATÖR GRAHAM bize hak veriyor ama ülkesine dönünce çark eder mi bilinmez. İster ABD, ister Fransa, Rusya, ister öbürleri... Onlara “Suriye’de ne işiniz var” diye sorulduğunda verebilecekleri makul bir cevap yoktur. Ama Türkiye’nin vardır: - Yurt savunması. - Sınır güvenliği. Haydii... Bir daha mı anlatacağız? Dersimiz yine mi coğrafya? Eh yeter artık.

TRUMP’ın KULELERİ’nden taşınıp eski yerimize gidiyoruz. Babıâli’ye dönüyoruz gibi bir duygu. Gelecek hafta bugün, mesleğe yeni başlamışçasına bir heyecanla sizlere merhaba diyeceğiz.