Geçen pazardan bu pazara uzanan bir seçim maratonu bu.
Oy sayımı, birçok yerde tekrarlanıyor.
Neticeler pek değişmese bile, artı veya eksi, partilerin oy yüzdeleri değişebilir.
Dolayısıyla da ittifakların toplam oyları, sahici bir biçimde güncellenmiş olur.
En önemlisi de: Demokratik kurumların tıkır tıkır işlediği bir Türkiye imajı doğar. Fena mı?
Yani, kimse bağırıp çağırmasın. Sinirlenmeye hiç gerek yok. Bilakis, şu kurallar manzumesi, disiplinli bir demokrasinin müjdesidir.
Rejim, böyle olgunlaşır. Kaldı ki, seçime bu kadar yüksek bir katılım, demokrasimiz adına hoş bir puan.
Oyların çok yakın olduğu iller ve ilçeler, ayrıca bir sağlık alâmeti’dir.
Tek oyla, üç oyla, beş oyla, sekiz oyla kazanılan seçim bölgeleri bile var. Demek ki 1 oy çok mühimdir. - Oy namustur. Keşke Amerika için de oy namus olsa.
Bir önemli nokta daha. İstanbul’u kim alırsa alsın, hiç de dünyanın sonu olmadığı anlaşılmıştır. Öyle ya...
Arada, bir uçurum farkı yoksa... bir hezimet doğmamışsa... bilakis, çoğunluğun değil çoğulculuğun zaferi olarak bakmak lazım buna. Bence İstanbul, kazanılan değil, kazanan bir şehir.