Her iki tarafa da bakıyorum. Adayları dikkatli dinliyorum. Öyle vaatlerde bulunuyorlar ki, bunları yerine getirseler, 5 yılda Türkiye uçar, uçar.
Ama verdikleri sözü tutmazlarsa ne olur? Hiç.
- Yaptırımı yok ki.
Esasen, iyi bir Belediye Başkanı’ndan ziyade, seçimi kazanacak bir adayı tercih eden partiler bile gördük vaktiyle.
Zaten bu yüzden yıkılıp gittiler.
Şimdi gün, iş yapma günüdür. Severek, zevk alarak iş yapma.
- Ama yapmazsa? Adam ya beni kandırdıysa?
Vallaha onun çaresi yok.
Sütüne kalmış.
Tutamayacağınız sözü vermeyin.
Bu lafı ilk duyduğum siyasetçi Mesut Yılmaz’dır. Yıl 1991... Genel Seçimler var...
Taban fiyatları için parti başkanları açık arttırmaya benzer bir yarışa girince, Mesut Bey geri çekilmiş ve bu ayıptan uzak kalmıştı. Dolayısıyla 91 koalisyonunun da dışında kaldı. İyi oldu.
Bugün duyuyoruz. Şimdiki liderler de “tutamayacağınız sözü vermeyin” tarzında tavsiyelerde bulunuyorlar adaylara.
Aday’ın biri de diyor ki:
- Yahu ben bisiklet yolu sözü verdim, acaba fazla mı uçtum?
Yok, uçmadın... Yeter ki yolların kuralı olduğunu bileceksin.
Aksi halde, otoyolların kuralsızlığına bir de bunu eklersin.
- Bisiklet yolu çok güzel fikir. Ama bisiklet kültürü şart.
Magandalıktan uzak...