Vaktiyle bir ilçeden bir heyet gidiyor Süleyman Demirel’e: Diyorlar ki:
- Efendim bizim ilçe başkanı, 15 yıldır aynı zat...
Değiştirelim artık şunu. Demirel sinirleniyor.
- Kongrelerde o zat rakiplerini sürekli yeniyorsa ben ne yapabilirim? Heyet, kös kös dönüyor.
Şimdi Ankara, İzmir, İstanbul başta olmak üzere bazı il kongrelerine CHP tek aday’la gidiyor.
Rakip yok. Rakip olmayınca kavga dövüş yok. Eller kalkacak. Tek adam alkışlarla seçilecek.
Niçin böyle? Parti’nin bütünlüğünü korumak için.
- Kim ne karışır? “Cumhuriyeti kuran” üstelik “ülkeye demokrasiyi getiren” parti, böyle münasip görüyor.
Seçilmiş değil, atanmış birer İl Başkanı’nı tercih ediyor. Kaldı ki bazı örgütleri, özellikle de İstanbul İl Örgütü’nü ödüllendirmek istiyor. Hak etmiştir. Lâkin,
- Siyasi görüşü ne olursa olsun - mücadeleci ve yaman bir kadına atanmış başkan damgası, hiç yakışık almayacak.
Keşke bıraksalardı da Doktor Kaftancıoğlu, rakipleriyle yarışsaydı.
Kongre, yaygara demek değildir. Sosyal demokrat bir parti, uygar bir kongre yapmasını da bilmelidir.
Kılıçdaroğlu, rakipsiz, yâni tek aday olarak genel başkan seçildiği ilk kurultaydaki gibi, dikensiz gül bahçesi istiyor olabilir ama dikkat, bu bir gelenek haline gelmesin.
- Rekabet, aktivite getirir. Her zaman papaz pilav yemez.