Seçimi kaybedenler, kâh Sinan Oğan’a kızdılar, kâh Muharrem İnce’ye kızdılar, Erbakan’ın oğluna kızdılar... Daha da kimlere kızdılar. Yetmedi. Depremzedelere hakaret ettiler. Velhasıl, nereye saldıracaklarını bilemediler. Tuncay Özkan’a bile sataşmalar oldu.
*
Halbuki hesap sorulacak tek adam Kemal Bey’dir. Çünkü:
- Seçimi kazanacağına milleti çok inandırmıştı.
- Demirtaş’tan Kavala’ya kadar, cezaevlerinde binlerce insanı çok ümitlendirmişti.
- Binlerce KHK’lı bir an evvel görevlerinin başına dönmek için sabırsızlanıyordu. Sonuç:
- Hayalleri yıkıldı.
- Dünyaları yıkıldı.
*
Ya öbürleri? Cumhurbaşkanı Yardımcılığı bekleyenler... Bakanlık için söz alanlar. Parlak yıllar için hayal kuran taze bürokratlar. Neler neler. Sonuç?
- Hüsran.
*
Bütün bunlar, kolektif ruh’ta bir çöküntü yarattı. İnsanlar çılgına döndü. 1946’dan beri bekledikleri zafer yine gelmemişti. Kime kızacaklarını bilemediler. Ve maalesef yanlış kapı çaldılar. Kemal Bey de hey millet, sorumlu benim demedi. Çok ayıp etti.
*
Neticede seçimdir... Kazanırsın, kaybedersin. Her şey olabilir. Ama bu kadar pişkinlik olmaz. Seçimin galibi belli, mağlubu meçhul.
Not: Cumhurbaşkanı, bu seçimin kaybedeni yok dedi ya... Kemal Bey sahi zannetti galiba.