Madem öyle, işte böyle. Sırf Büyükşehir değil, -battı balık- ilçe seçimleri de tekrarlansın istendi. Aynı zarfa 4 pusula çok eğlenceli oluyor. Tadı damağımızda kaldı.
Hatta zaman aşımını boşverin, milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimi de tekrarlansın. 2 pusula da oradan gelir, eder 6 pusula.
Hatta ve hatta, mühürsüz seçim namıyla maruf o referandumu da atın aynı torbaya.
Biraz ciddi konuşalım mı? Abdullah Gül iyi söylemiş.
Ne var ki eksik söylemiş.
367 garabetinin nereden doğduğunu, nasıl tezgâhlandığını, kimlerin alkış tuttuğunu da hatırlayıp belirtseydi iyi olurdu.
Öyle yapmadı. Ama bence mazurdur. Zira mahalleden taşındığını, çoktaan eksen değiştirdiğini, lisan-ı münasiple ancak bu kadar ifade edebilen, zarif bir insandır.
.........
Tabii, bir ihtimal daha var.
Belki de sayın Gül, 367 şakşakçılarını şimdi empati yapmaya çağırmış olabilir. Eh, o da ayrı bir zarafet.
Dönelim yine esas konuya.
Herkes konuşuyor.
Herkes bağırıyor çağırıyor.
Herkes mağdur rolünde.
Ve farkındaysanız, herkes haklı... ya da herkes kendini haklı görüyor. Sadece Binali Bey’den ses yok.
Yahu, adamın oyları çalınmış, az çalınmış / çok çalınmış ama çalınmış... ağzını açmıyor.
Bir nokta daha var: Tatilcilere sandık çağrısı. Tamam da, kimdir bu tatilciler? Genelde hangi kitle tatil yapar? Hem de güzelim yaz günü İstanbul’u bırakıp... Kafam biraz buna takıldı.